Etiketler

13 Ocak 2014 Pazartesi

MAZİ'den



            MAZİ’den

Bana azıcık bakabilseydin,

Gözlerimi görecektin,

Her sabah sana uyanan ve

Her akşam hayallerini ıslatan.

          CANIM, diyebildim ilk kez sana

          Diyebildim;

          çünkü yokluğunda hep bir parça eksiktim.

Yalnızdım, yaralıydım, kan damlıyordum…

Bir bakışını önrüme denk biliyordum.

Kukla mıydım, neydim bu koşuşturmacada..

Ruhun hangi kalbin kafesinde

Gözlerin kimi arıyor?

Bir daha diye diye dillerim kuruyor.

Evrendeki her şey bir anda hiç oluyor

Sen, her şey oluyorsun,

Eksilerin artı oluyor,

Artıların seni çoğaltıyor.

Ben sekarette bir hasta gibi,

Sen diye dalıyorum.

Karışıyorum hayallerine, rüyalarına…

Mazi oluyorum.

                                                                                                                                                Yazar GİBİYİM

NOT: Bu blogdaki her türlü şiir, deneme ve makaleler zaman damgası ile korunmaktadır. Kaynak belirtmeden paylaşılamaz.

11 Ocak 2014 Cumartesi

BEYNİM BANA BİR OYUN OYNUYOR


                                                                BEYNİM BANA BİR OYUN OYNUYOR

Söze nereden başlayacağını bilememek, nerede bitireceğini bilememekten biraz daha güç. Bir saat önce başlasam belki daha farklı bir cümle olurdu, bir saat sonra yine farklı… Sürekli düşünüyor olmanın verdiği bir değişkenlik.

       Gerçek dünyaya dönememe, problemleri kafada tekrar tekrar yaşayıp üzülme, tekrar tekrar haklı olduğunu anlatmaya çalışıp başaramadığın için üzülmek… Sonra da onlar gibi olamadığının bilinciyle dipsiz bir kuyuda debelenmek. Okuduğun onca kitap, deneyimlerin ve vicdanın oynama hakkını vermiyor. Oyun varsa gurur inciniyor. Dürüstlük başta gelir, öyle öğrenmişsin, erdemlere kıymet vermişsin; bu yüzden kendine dürüst olmaya ihtiyaç duyuyorsun. Başkalarından da erdem bekliyorsun, göremeyince tutunamıyorsun.

          Beynim bana oyun oynuyor… Nasıl oluyor çözemiyorum. Ben ki matematiği kafaya koyup hâlletmiş bir sözelci, her formülü deniyorum; çözemiyorum. Tutunanların formülü ne? Artık biliyorum, onların bir formülü yok; her şey yapıyla ilgili. Onlar öyle doğdu ve bir kez daha anlıyorum, bu işin bir kitabı, kuralı, formülü yok. Artık ümitsizliğimi kabul ediyorum. Ben ve onlar arasındaki farklar gittikçe çoğalıyor. Fark kapanmaz hâle geliyor. Dürüst olmaya çalışırken, kırıcı olmak, kırdığını kabullenmek; ama ben de kırıldım diye açıklama yapmaya çalışırken, suçluluk duygusunun pekiştiğini fark etmek… erdemlerini başkaları anlamıyor diye onları içten içe suçlamak, sonra yine kendini suçlamak... Herkes gibi olamadığın için…

           Beynim bana bir oyun oynuyor ve ben hâlâ bunu çok da anlamış sayılmam. “Solgun bir gül oluyor dokununca” diyor şair. Bu gül benim ümit ettiğim her şey, dokununca kabusa dönen, yok olan ya da beklemediğim şekilde olumsuz gelişen her şey. Daha iyi bir tarif bulamıyorum. Şairin bu şiirini çok kıskanıyorum. Beni nasıl bu kadar güzel anlatır?. Şairin şiiriyle avunuyorum. “Solgun bir gül oluyor dokununca”, arzu ettiğim her şey.. Hepsi gözyaşıyla yapıyor finalini ve benim affetmem zorlaşıyor.

                                                                                                                                                       Yazar GİBİYİM