Merhaba,
Umut tacirleri
adını verdiğim bu yazımı genellemek istedim. Bu yazımı karınca gibi sıska
bacaklarının üstünde durarak koca bir
“izm” sistemini sırtında taşıyan herkese ithaf ediyorum. Fakat bunu yaparken
sizlere asla dik durun, duruşunuzu bozmayın, değerinizi bilin, demeyeceğim.
Biliyorum ki şartlar bazen size kendinizi değersizleştirme iznini veriyor. Kepçesinin
kimin elinde olduğunu bilmediğimiz bir kazanda kaç kez tepetaklak olup kaç kez
doğrulduğumuzu bilmiyoruz belki de. Ama
yine de güçlüyüz, bizi kimse öldüremiyor. Akan bir nehirde tersine yüzmeye
çalışıyoruz hiç bıkmadan ve bu başlı başına bir sorun gözüküyor. Yapmamız gereken tam da şu aslında: “salıvermek”.
Gittiği yere kadar deyip gerekirse toslamak. Yeterince tosladıktan sonra yön
değiştirmek.
O kepçenin sahibini bulup bir şekilde kendilerinin ekmeğine
yağ sürerek geçinmeye çalışanlara kızgınsınız belki ama bir düşünün! Aynı şans
size verilseydi onlar gibi olabilir miydiniz? İşçinin aldığı bir günlük izinde
bile gözü olan kodamanlardan olabilir miydiniz? Kendisi 1 milyon kazanıp çalışanına 1000 tl. nin
hesabını yapanlardan olabilir miydiniz? Bu mevkiye nasıl geldiniz sorusuna
içten içe hınzırca gülerek ama yapmacık bir tavırla “insanlara tavsiyem
‘çalışın, çok çalışın’” diyebilir miydiniz? Çalışmanın tek başına yeterli
olmadığını birilerinin “kazancılar” tarafında birilerinin de “bulgurgiller”
tarafında olduğunu biz zaten biliyoruz. Bulgurun kaderini kim ne kadar
değiştirebilir ki? Umut tacirleriyle kim baş edebilmiş bugüne
kadar?
Başarının bile fazlalık olduğunu, kaliteli duruşların onlara
fazla geldiğini ve aradıklarının tam da sen olmadığını biliyorsun artık değil
mi? En iyisi olmak demek en iyi rolü yapabilmek demek. Bunu biz bilmiyor muyuz?
Yeni öğrendik. Ancak yaşımız, kalıplarımız ve biricik ailelerimiz,
ailelerimizin öğretileri gereği
kişiliğimizde değişiklik yapacak durumda değiliz. Ne diyelim, Allah onlara
zeval vermesin, Allah kişiliğimize zeval vermesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder