Çok küçükken
kopmuşum realiteden. İzlediğim filmler, okuduğum kitaplar sağ olsun hep bir
kurtarıcı bekledim. Kurtarılma sahnemse hep aynıydı. Arkamdan yaklaşan araba
seslerinin birden yavaşlayan bir tonda durmasını beklerdim. Çok isterdim
hayalimdeki gibi bir araba dursun ve bütün yaşamımı değiştirsin. Sihirli bir değneğim
olsun isterdim. Özellikle yaz mevsiminde çoğalan arabalar bambaşka yerlerden geliyordu. Baharla
birlikte başlayan heyecanım yazları doruk noktasına ulaşırdı. Hiç tanımadığım
şehir ve ülkelerden hiç tanımadığım insanlar gelirdi o arabaların içinde. "Acaba
bu mu?” diye yüreğim kalkardı her seferinde. Belki beni hayalimdeki gibi önemli
biri yapacak, masalımsı yolculuğuma çıkartacak, belki içimdeki cevheri keşfedecek kişi o arabadaydı. Tam olarak
tanımlayamıyordum bile. Ne bekliyordum, ne istiyordum?... Somut bir isteğim olmasa da beklentim, hayatıma girecek renk ve heyecandı. Tabii başarı da.
Yazları çok güzel olur bizim oralar. Yol boyunca uzanan selvi ağaçlarının yol üstüne düşen gölgelerine basa basa geçerdi tüm yabancı arabalar. Özellikle siyah ve beyaz olanlar. Beni içimdeki cendereden kurtarma ihtimali olan tüm arabalar.
Yazları çok güzel olur bizim oralar. Yol boyunca uzanan selvi ağaçlarının yol üstüne düşen gölgelerine basa basa geçerdi tüm yabancı arabalar. Özellikle siyah ve beyaz olanlar. Beni içimdeki cendereden kurtarma ihtimali olan tüm arabalar.
Nefesimi
tutarak geçirdiğim günler ve yıllar… Beklenti içinde, hayal ülkesinde kimi
zaman da hayalciliğime kızarak son derece realite ile gelgitler yaşarken o gün
geliverdi.
Bir gün o
araba yaklaştı. O an nefesimi tuttum. Gerçekten de çocukluk hayalim ilk
gençliğimde gerçekleşebilirdi. Birden gazı kesip yavaşladı… İçimden tahminler
geçiriyordum. İçinden yükselecek bir ses bana neler diyecekti… Tam bir şeyler
olacakken aynı hızla vitesi takıp ilerledi ve o senelerdir beklediğim an, saniyeler
içinde son buldu. Uzun yıllar gerçekleşmesini beklediğim sahne yerle bir
olmuştu. İşte bu kadarmış. Tüm hayallerimin gerçekleşebilme ihtimali bu
kadarmış. Beklediğim yılların bu anlık olaya orantısına baktığımda hiç de
yakıştıramadım kendime. Bu uzun bekleyişe değmemişti doğrusu.
Saatler
geçti. Aldığım bir telefonla o arabanın gerçekten benim için durduğunu anladım.
Ama vazgeçmişti. Bunu saatler sonra öğreniyordum. Kader bu ya… Benim kaderime
etki etmesi için o gün o saatte o araba durmalıydı ve içinden gelen ses tüm
hayatımı değiştirmeliydi. O ise başka bir saatte ve ortamda konuşmamızı doğru
bulmuş. Dedim ya… İçimde yılların ukdesi vardı. İçimdeki yokluk hissinin gitmesi
için buna ihtiyacım vardı. Bir şeyler olacaksa benim istediğim gibi olmalıydı.
Olmadı. O gün o araba durmadı ve içindeki benimle konuşmadı. Sonradan yapılan
konuşmaların fikrimi değiştirmeye etkisi olmadı.
Vaatler,
uzun konuşmalar, hayaller… Hayallerim bana özeldi. Yaşantılarım içinse zihnimde
şemalar oluşturmuşum. Sadece o şemaları okuyabilen hayatıma girebilirdi. Her
şey ne kadar güzel olursa olsun zihnimdeki şemalara uymuyorsa kabul etmeyecektim.
O boşluklar o kadar kocaman ki… Ukdelerin gün geçtikçe büyümesinden bahsetmiyorum
bile… “Olsun!” da demeyeceğim… Olursa benim istediğim gibi olsun diyeceğim hep…
O gün o araba durmadı ve ben birinin kurtarıcılığını beklemeyi bıraktım. Beklemeyi bırakmış birine Allah’tan
başka kimsenin hükmü geçmezdi.
Kendisiyle
vakit geçirmeyi beceremeyen ve hep daha fazlasını isteyen birinin isteklerini
kendi içine yöneltmesiydi belki yolculuğum. Yolculuğum dıştan içe bir hâl
almaya başlamıştı. Şimdi içimdeki küçük kızı ve andaki yetişkin görünümlü
delimsirek kızı o kadar seviyorum ki… Kendimle o kadar iyi geçiniyorum ki…
Etrafımdakileri deli gibi kıskandıran bir memnuniyet ve delilik hissi… Çünkü
geç buldum kendimi. Geç buldum ve içimde ne kadar kıymetli cevherler taşıdığımı
yeni fark ettim. Ben kendimi geç buldum. Bu sıradan hayatta sıra dışı bir tek
kendimi bulabildim. Rastlamadım benim kadar sevebilen benim kadar hissedebilen
birine(O ve onların haricinde.). Her geçen gün daha çok şükrettim hisseden bir
kalbim olduğu için.
Her geçen
gün yeni bir katman, her gün yeni bir mağara, yeni ve izbe bir alan
keşfediyorum kendi dehlizlerimde. Hep aydınlanacak daha çok alan belirliyorum.
Başardıkça heyecanımın arttığını fark ediyorum.
Şairin de dediği gibi sensiz de yaşarım artık ama senle bir
başka yaşarım, diyebiliyorum. Ağaçlara karışır, havaya karışır, rüzgâra karışır
bedenimiz ve enerjimiz. İki kat mutlu oluruz, iki kat seviniriz ve iki kat
yaşarız hayatı. Ben bıraktım beklemeyi. Ama dedim ya… #yazargibiyim
#makaleseç
( 22.04.2020 - 09.32)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder