Etiketler

26 Nisan 2020 Pazar

Yolculuğum Kendi İçime


Beklentiler
Yolculuğum Kendi İçime

Çok küçükken kopmuşum realiteden. İzlediğim filmler, okuduğum kitaplar sağ olsun hep bir kurtarıcı bekledim. Kurtarılma sahnemse hep aynıydı. Arkamdan yaklaşan araba seslerinin birden yavaşlayan bir tonda durmasını beklerdim. Çok isterdim hayalimdeki gibi bir araba dursun ve bütün yaşamımı değiştirsin. Sihirli bir değneğim olsun isterdim. Özellikle yaz mevsiminde çoğalan arabalar bambaşka yerlerden geliyordu. Baharla birlikte başlayan heyecanım yazları doruk noktasına ulaşırdı. Hiç tanımadığım şehir ve ülkelerden hiç tanımadığım insanlar gelirdi o arabaların içinde. "Acaba bu mu?” diye yüreğim kalkardı her seferinde. Belki beni hayalimdeki gibi önemli biri yapacak, masalımsı yolculuğuma çıkartacak, belki içimdeki cevheri keşfedecek kişi o arabadaydı. Tam olarak tanımlayamıyordum bile. Ne bekliyordum, ne istiyordum?... Somut bir isteğim olmasa da beklentim, hayatıma girecek renk ve heyecandı. Tabii başarı da. 

Yazları çok güzel olur bizim oralar. Yol boyunca uzanan selvi ağaçlarının yol üstüne düşen gölgelerine basa basa geçerdi tüm yabancı arabalar. Özellikle siyah ve beyaz olanlar. Beni içimdeki cendereden kurtarma ihtimali olan tüm arabalar.

Nefesimi tutarak geçirdiğim günler ve yıllar… Beklenti içinde, hayal ülkesinde kimi zaman da hayalciliğime kızarak son derece realite ile gelgitler yaşarken o gün geliverdi.
Bir gün o araba yaklaştı. O an nefesimi tuttum. Gerçekten de çocukluk hayalim ilk gençliğimde gerçekleşebilirdi. Birden gazı kesip yavaşladı… İçimden tahminler geçiriyordum. İçinden yükselecek bir ses bana neler diyecekti… Tam bir şeyler olacakken aynı hızla vitesi takıp ilerledi ve o senelerdir beklediğim an, saniyeler içinde son buldu. Uzun yıllar gerçekleşmesini beklediğim sahne yerle bir olmuştu. İşte bu kadarmış. Tüm hayallerimin gerçekleşebilme ihtimali bu kadarmış. Beklediğim yılların bu anlık olaya orantısına baktığımda hiç de yakıştıramadım kendime. Bu uzun bekleyişe değmemişti doğrusu.

Saatler geçti. Aldığım bir telefonla o arabanın gerçekten benim için durduğunu anladım. Ama vazgeçmişti. Bunu saatler sonra öğreniyordum. Kader bu ya… Benim kaderime etki etmesi için o gün o saatte o araba durmalıydı ve içinden gelen ses tüm hayatımı değiştirmeliydi. O ise başka bir saatte ve ortamda konuşmamızı doğru bulmuş. Dedim ya… İçimde yılların ukdesi vardı. İçimdeki yokluk hissinin gitmesi için buna ihtiyacım vardı. Bir şeyler olacaksa benim istediğim gibi olmalıydı. Olmadı. O gün o araba durmadı ve içindeki benimle konuşmadı. Sonradan yapılan konuşmaların fikrimi değiştirmeye etkisi olmadı. 

Vaatler, uzun konuşmalar, hayaller… Hayallerim bana özeldi. Yaşantılarım içinse zihnimde şemalar oluşturmuşum. Sadece o şemaları okuyabilen hayatıma girebilirdi. Her şey ne kadar güzel olursa olsun zihnimdeki şemalara uymuyorsa kabul etmeyecektim. O boşluklar o kadar kocaman ki… Ukdelerin gün geçtikçe büyümesinden bahsetmiyorum bile… “Olsun!” da demeyeceğim… Olursa benim istediğim gibi olsun diyeceğim hep… O gün o araba durmadı ve ben birinin kurtarıcılığını beklemeyi bıraktım. Beklemeyi bırakmış birine Allah’tan başka kimsenin hükmü geçmezdi.

Kendisiyle vakit geçirmeyi beceremeyen ve hep daha fazlasını isteyen birinin isteklerini kendi içine yöneltmesiydi belki yolculuğum. Yolculuğum dıştan içe bir hâl almaya başlamıştı. Şimdi içimdeki küçük kızı ve andaki yetişkin görünümlü delimsirek kızı o kadar seviyorum ki… Kendimle o kadar iyi geçiniyorum ki… Etrafımdakileri deli gibi kıskandıran bir memnuniyet ve delilik hissi… Çünkü geç buldum kendimi. Geç buldum ve içimde ne kadar kıymetli cevherler taşıdığımı yeni fark ettim. Ben kendimi geç buldum. Bu sıradan hayatta sıra dışı bir tek kendimi bulabildim. Rastlamadım benim kadar sevebilen benim kadar hissedebilen birine(O ve onların haricinde.). Her geçen gün daha çok şükrettim hisseden bir kalbim olduğu için.

Her geçen gün yeni bir katman, her gün yeni bir mağara, yeni ve izbe bir alan keşfediyorum kendi dehlizlerimde. Hep aydınlanacak daha çok alan belirliyorum. Başardıkça heyecanımın arttığını fark ediyorum.
Şairin de dediği gibi sensiz de yaşarım artık ama senle bir başka yaşarım, diyebiliyorum. Ağaçlara karışır, havaya karışır, rüzgâra karışır bedenimiz ve enerjimiz. İki kat mutlu oluruz, iki kat seviniriz ve iki kat yaşarız hayatı. Ben bıraktım beklemeyi. Ama dedim ya…                                                                                                                                #yazargibiyim
                                                                                                                         #makaleseç
                                                                                                                      ( 22.04.2020 - 09.32)   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder