Etiketler

11 Nisan 2020 Cumartesi

SONSUZ DEKORASYON EVRENİ


Sonsuz Dekorasyon Evreni
Beklenmedik anlarda yakalandığınız bir yokluk hissi vardır. Kim olduğunuz, nereli olduğunuz, nereye ait olduğunuz, nereye ait olmak istediğiniz, sahip olduğunuz veya olamadıklarınız... Benimse anlık sendelemelerin dışında pek de şikâyetim olmazdı. Yakınmanın insanı çırpındıkça boğulacağın bir batağa soktuğunu bilirim. O gün baharın hoş buldum şarkılarına kulak verip çıktım sokağa.

 Bir şeyleri yeniden, bir şeyleri ilk defa keşfeder gibi baktım etrafıma. Yan tarafa dizili yeşil gövdeli ağaçlar dekorasyonun en güzel parçasıydı. Gökyüzüne baktım. Masmavi bir çadır gibi hiç eksilmiyordu üstümden. Üzerimden hiç eksilmeyen sonsuz bir çadır. Nefesimle gökyüzünün mavi beyaz baloncuklarını çektim ciğerlerime. Bulutların tel kadayıfı andıran hayalimsi katmanları  süslemişti masmavi bir nazarlığı andıran gökçatıyı. İsmini bilmediğim renklerde, ismini bilmediğim kuşlar uçuşuyordu. Esrarengiz hayatlarına hayran olduğum irili ufaklı diğer kuşlar, isimsiz nice böcekler, onlara eşlik ediyordu. Çeşitli kuş sürüleri, ücretsiz film gösterimi sunuyordu mevsimlik göçlerini yaparken. Evrenin bütün canlıları bana koşuyor gibiydi. Kostümler, renkler, suflörler, dublörler, dekorlar, sahneler, filmler, gösteriler ve sonsuzluk bana çalışıyordu. Bir tek benim görebildiğim sırlı bir döngünün içindeydim, biliyordum. Hani okul yolunda her gün yanından geçip hiç fark etmediğin selvi ağaçlarını ilk defa fark etmek ya da onları yeniden keşfetmek gibi. Hep üzerinden geçtiğin otlara eğilip onların var olmak için verdiği mücadeleye şahit olur gibi. 
Deli olduğumu düşünecekler...

Yürüdükçe ciğerlerime dolan mavi hava kabarcıklarını bütün hücrelerime sindirmeyi bekledim. Yavaş yavaş oksijenle dolan bedenimin hafiflediğini fark ettim. Küçük, sevimli bir balon gibiydim evrenin sonsuz dekorasyonunda. Kendi içimde bir oyun başlattım. Oyunların çocuklara özgü olmadığını, hatta insanın belli bir yaşı olmadığını fark ettim. Yaşadıkça genişleyen bir evrene benziyor insan. Kendi çaparlarında yeni keşifler yapmanın hazzına varıyor. Haz duygusu gelişiyor yıllarla birlikte. Aslında yıl dediğin de rakamlardan ibaret. Aydınlanmayla başlıyor asıl kendi hayatın, ilk yaşın. O güne kadar mış’larla, zanlarla, taklitlerle yaşamaya çalıştığın hayatı ilk defa yeni ve orijinal bir pencereden bakarak yaşamaya çalışıyorsun.

Ağaçlar, kediler, gökyüzü ve otlar… Yapraklar… Çiçekler, dallar, filizler ve kökler… Kökler demişken insanın köklerini bilmeye ihtiyacı var. Köklerine tutunmaya ihtiyacı var. İnsanın kendini tanımlamaya ihtiyacı var. Kendini bulmaya hakkı var. Aramaya doğru yerden başlarsa doğru cevapları almaya hakkı var. İnsanın fark etmeye ihtiyacı var.
Şimdi o üzerinde yürüdüğümüz yol su olup akmaz mı önümüzden? Ağaçlar, kuşlar, levhalar işaretler bizimle birlikte akmaz mı? Bize bir merhaba yapmaz mı ilahi düzen?

Yolculuğumun biraz dinlenmeye ayrılan kısmında sessiz ve otluk bir gölge buluyorum. Oraya uzanmayı kimse akıl etmez. Çoğunluk; gürültüden insanın beynindeki doğal akışı şaşırtan, insanların anlamak için dinlemediği, anlaşılmak için konuşmadığı curcunalı mekânlarda oturmayı tercih edecek. Benim otluğum bana ait olsun. Kimsenin tenezzül etmeyeceği ve kimsenin işgal etmeyeceği huzur alanı. Dünyanın en güzel soluklanma köşesiydi. Oturdum, uzandım, dinlendim… Vakit ilerledikçe iç dünyamda anlam veremediğim uyuşmalara sebep  olan bu harikalar diyarı... Bu harikalar diyarı bedavaydı gerçekten. Şairin de dediği gibi “ Hava bedava, su bedava… “ yaşamasını bilene. Seni seviyorum esrarengiz doğam.
Not: Doğaya olan hayranlığımı kelimelerle anlatmak, onu sınırlandırmak yeterli gelmiyor. Bu sevgimin küçük kızım, Doğakuş’un isminde canlanmasını istedim. Minik yavrumun adı aslında Doğa’dır. Ben ona Doğakuş diyorum. Şirinliği, hareketliliği, nevi şahsına münhasır tuhaf miyavlaması, tek başına yemek yemeyi çok sevmesi(Sahibine çekmiş diyorlar:D) Mutlu olsun/lar…  :)          

#yazargibiyim (yazargibiyim.blogspot.com)
#makaleseç  (makalesec.blogspot.com)
@muhayyel_l  (instagram)