MESNEVİ 1. CİLT (Kadınlar Akıllıya Galip Cahile Mağlup Olurlar)
Mevlana’nın “Alemlerin Rabb’inden
indirilmiştir. Hayır sahibi kâtiplerin elleriyle yazılmıştır. Alemlerin Rabbinden
indirilmesi sebebiyle batıl onun önünden ve arkasından geçemez.” Dediği Mesnevi
okumalarımdan kesitler:
1.
CİLT:
2520. Bap: Ağlamaksızın bile gönülleri yaralayan
kadının
ağlaması ve ah etmesi haddi aştı.
Gözyaşı yağmurundan bir şimşek çakıp
o erin gönlünde bir kıvılcım parladı.
Burada Mevlana kadın ve erkek arasındaki iletişim ve denge
hakkında bir sır veriyor. Ancak 21. yy kadınları haddi aşan erkeğin özrünü
kabul etmiyor. Fıtratımızdaki gerçeğin yüzyıla göre evrilmesi diyorum ben buna.
2530.Bab:
“Kadın, erkeğin sükûnu için yaratıldı
Âdem,
Havva’dan nasıl uzaklaşabilir?”
diyor devamındaki beyitlerin birinde. Kadının görevi
o sıkıcı, kasvetli erkek kalbini ve zihnini sakinleştirmekmiş. Yaradılıştaki zıtlığın
sebebi buymuş. Artık kadınlar erkeklere karşı ciddi vazifeler yüklenmek
istemiyor. Kaldı ki Mesnevide eril varlıklarla günümüzde pek karşılaşılmıyor.
Kadınlar akıllıya
galip, cahile mağlup olurlar hadisi: Mevlana, bu hadisin devamında şöyle
ekliyor: “Kadınlar arif olan kimselere galiptir. Cahile ise kadın mağluptur. Çünkü
onlar haşin tavırlı olurlar.
Cahilin lütfu, merhameti azdır. Onların
hayvanlıkları akıllarından üstündür.
Sevgi ve merhamet insanlığın,
hiddet ve şehvetse hayvanlığın vasıflarıdır.”
2540. Bab: Zalim bir memurun
ölüm anında zulmünden nedameti gibi
Adam da karısına
söylediklerinden pişman oldu.
Kaza gelince göz kör olur…
Kaza geçince göz açılır. Ayıplama
eliyle yakalar parçalanır.
Burada öfkeden, azgınlıktan hata
eden adamın, kadının gözyaşları karşısında merhamete, insafa gelişinden sonraki
süreci anlatıyor.
Oysa iki insan arasındaki sevgi
bağının, sevgi anlaşmasının görünmez şartları vardır.
1) Sadakat
2) Şiddete
meyletmemek (Sözlü veya fiziki)
3) Sevdiğinin arkasında durmak (Her şartta ve
koşulda)
Taraflardan biri bu gizli
anlaşmayı ihlal ediyorsa aralarında bir güvensizlik ortamı doğar. Artık mağdur
taraf karşı tarafa karşı yabancılık hissetmeye başlar. Evim, dediği insanın bir
yabancı olduğunu, artık aynı ortamda, mekânda bulunmalarının rahatsızlık verici
olduğunu hissetmeye başlar.
Kadın gururludur. Sevgi dolu ve
mağrurdur. Gururunun çiğnenmesini sevilmemekle aynı hizada tutar. Gururu çiğnenen
bir kadın, sevilmemiş bir kadındır. Karşı taraf aksini iddia etse de. Kadın kendini
şartlandırır. Sevilmedim, diye yüksek sesle zihnine bu mantaliteyi yerleştirir.
Beynine komut vererek bu duygusal bataklıktan çıkmayı başarır. Kendisi olmayı
başaran kadın kendi varlığına hürmet etmeyen, saygı duymayan erkeğin yanında
olmasına ihtiyaç duymadığı gibi onu artık hayatında bir yük olarak görmeye
başlar. Zihnini ikna ettikten sonra sıra kalbine söz geçirmeye gelse de ret
komutu bir kere zihne yerleştikten sonra kadın kendisi bile ikna edemez kendi
gönlünü. Evim, dağım, yuvam dediği adam sokaktan geçen herhangi biri olmuştur o
ilk kaybediş anında. Arada buz gibi rüzgârlar esmiştir de anlatamaz işte adama.
Af dileyince, sefilce çırpınınca bir şeyler değişir sanır adam. Kadının dünyasında
aşkın sultanlığı sessizce yıkılır. Kadının gönlü kırılınca tuzla buz olur. Hiçbir
cam ustasının tamir edemeyeceği camdan bir fanustur onun kalbi. Sevdiğini
özenle sakladığı bir fanus.
Fanus kırıldı. Adam yok oldu. Hiç
var olmamıştı. 04/12/2024 - 19.24 (Bitiş)
Ayşe OKTAY
yazargibiyim.blogspot.com