Etiketler

16 Aralık 2018 Pazar

DUA

Ya Rabbi!
Nefsimi küle çevir
Ben nefsimden bıktım
Onu güle çevir.
Gönlüm var, darılır
Kalbim var kırılır.
Ben gönlümden de bıktım
Tut kalbimden sana getir.

12 Aralık 2018 Çarşamba

EYVALLAH


yazar gibiyim
Eyvallah



















Aklın erişemediği yerde
Bir telefon bir ses.
Bir ses insanın hayatında küçük bir es.
Kalbinde büyük ve kalabalık kentler gibi.
Öngörümü yitirmişim,
Sisli bir yola berrak bir sesle girmişim, eyvallah.


Sesin insana sınırlar aştırıyor.
Fethetmeye çalışıyorsun gökyüzü gibi duran her yeri.
Deli cesareti veriyor,
Numaraları tek tek ezberletiyor,
Yarı yaşındaki çocuklarla mahallede top koşturuyorsun.
Ama sesin bugün “Hiç yoktum” diyor.
Yanılmışım, eyvallah.
Peki, bu ani rol değişikliği,
Uçarken yere çakılmanın ezikliği
Ve hiç gelmeden gidişinin mahçubiyeti.
Hesaplar kime kesilecek?
Onları da öderim, eyvallah.

Gökyüzünü ve havayı bana bırak
Bana nefes alacak yerler aç.
Mış gibi sandığım her gün için
Algıma, kalbime, anlayışıma eyvallah.
#yazargibiyim
instagram: @mahayyel|_l

29 Kasım 2018 Perşembe

Şairler Adası


Öfkesiz dizeler kurmak istiyorum
Ve her sokağı sana çıkan kentlerde yaşamak.
Kavuşmanın ıstırabından arınmak
İnadına rahatlık inadına konfor istiyorum.

Bir şairler adası kuruluyor zihnime
Vasıtası yalnız bisikletler olan.
Serin dağ yolları aşınıyor ayaklarımızın altında.
Yaşıyoruz işte sonsuza dek iki başına.
Ara sıra dost mektupları geliyor az ötedeki kulübelerden.
Yalnız okuyarak ve yazarak.
Rüzgârın sesine ortak olarak
Yaşıyoruz işte sonsuzluk bile ne kadar uzak.

Telaşlarda geçiyor hayat, istemeden.
Bu defa sakin,
Bu defa acele etmeden
Ağaçtan düşen gazelleri incitmeden
Yağmur damlalarıyla cilveleşerek
Islak sonbahar yollarında
Seninle süresiz yürümek istiyorum.
Ayşe OKTAY
#yazargibiyim
#makalesec

7 Kasım 2018 Çarşamba

Döngü


şiir
döngü-şiir

Yaşadıkça süren bu döngü
Zihnimde merhemsiz yaralar gibi dolaşıyor.
Kelimeler pul pul döküldüğünde
Acının çıplak sırtı kalıyor okyanus ortasında.
Kelime haznem boşalıyor.
Bana dilsiz konuşmalar düşüyor
Suratımdansa yıllanmış çarpışmalar.
Kimin ne kadar haklı olduğunun bir önemi var mı?
Varsa şayet neden bu bitmeyen döngü?

29 Ekim 2018 Pazartesi

Benım Kırılgan Utopyam

Külkedisi’ni aramayın.
O,bahçesinde dikensiz otların büyüdüğü
 Yeşilin binbir tonunu barındıran yapraklarla bezenen
Dev ağaçlarla süslenmiş,
Ölümsüz kedilerin yaşadığı ormanımsı evde unutuldu.
Derler ki hiç yaşamadı,
Var olmadı kırılgan silüeti.
Sisli camların ardındaki fersiz surat
Zanlarınızın eseriydi.
Yokluğu düşmüşse fikrinize
Hiç örtülmediyse üstü genç kız hayalleriyle
Aynaya yansıyan suretine rastlanmamışsa
Adı yoksa telefon rehberinde
O, zaten yaşamadı.
Ama ben bile bulamam yolumu.
7 yaşından beri dedemin dut ağacında yaşıyorum.
Elimde bir dut kovasi, kuzenimi bekliyorum.
Geçitlerim zamana yenik düşmüş
Dambasina uzattığım merdiven de çürümüş.
Beklentiler unutulmuş.
Dallara karışmış bedenim.
Öyle bir yerdeyim,
Geçmiş, çoktan gitmiş,
Gelecek sanrıdan ibaretmiş. (28 Ekim 2018)
Ayşe OKTAY

18 Ekim 2018 Perşembe

Geçen Yüzyılda


Beni Bulamıyorsun.
.
.

Kekik kökenlerinin  dibinde
Oturdum kendimi düşledim.
Çok pişmanlığım var mıydı hayatta?
Kim kadar ben olabildim.
Kaybetme korkum olmasa
Yine aynı şıkkı seçer miydim?
Biraz buruk bir mutluluk…
Başka seçeneğim olsaydı
Yine palamut toplar mıydım 6 yaşındaki hâlimle?
Denedim, geri döndüm.
Babaannemin sesi geldi:
Süpürge otları büyümüş,
Mor çiçekli olanları derleyecekmişiz.
Koşarak gittim yanına.
Beni bekleyen otobüs
Çoktan gitti yoluna. Kaçırdım. Gidemedim.
Yeniden topladım valizimi,
Biletlerimi de aldım hem de cam kenarından.
Dedem at arabasını hazırlamış.
Ayaklarımızı sallayabilirmişiz arkasından.
Akşamüstü gidecekmişiz bostan yanına.
Kaçırmadım, gittim ben de… Gerisi malum
Hâlâ ilk oyuncağım atlı arabamı arıyorum.
Bulursam gidebilirim belki.
Yine başka çocuklar almış.
Benim her şeyimi başka çocuklar alırdı.
Pembe gelinliğimi de başka çocuklar aldı.
Yine de vazgeçmedim.
Sevdim anladığım kadar.
Çok kızsam da çok sevdim.
İnsan neyi eksikse öyle davranırmış.
Eksene göre ters, bana göre olağan.
Geçmişte bir yerlerde.
Bak işte orada duruyorum,
Otların içinde kara böcek kovalayan,
O, benim.
Ya sen?
Aynı çağın insanı değil miydik?
 Neden bu kadar uzaklık?
Semt, kent, şehir…
Fazla yabancı, fazla soğuk.
Odun talaşı kadar ısıtmıyor bazı sözler.
En iyisi mi susmalı herkes.
18.10.2018
20.19



13 Ağustos 2018 Pazartesi

Yolculuğum

                Intihar adımlarından mutluluk şarkılarına 
         Sonsuz, duraksız yolculuğum var benim
         Senli benli kavgalardan hiçlik kapılarına
         Bağır bağır bağıran susuşlarım var benim.
         Patikalarda oluşan yara izlerini
         Sevgiyle bir başına sarışım var benim
         II.
          Saatler ilerliyor ve tabi zaman da
          Zamanda yolculuk başlıyor, sen sol yanımda
          Vakitler sineye girseydi -ki hayaldir olur-
          Sonsuz aşka imkân doğardı.
          Bekliyorum…
          Şimdilik her şey sanrı boyutunda.
   III.
          Gerçeklik ve kurmaca…
          O, buralı değildir diyorlar.
          Sorsalar göstereceğim.
          Ben buralıyım, burayı bilmiyorlar.
          Karışır sonunda ikisi de
          Burayı gerçek/yalan sanıyorlar.

IV.
Ve sabahlar…
Hayatı tan vaktine sabitlemeli
Kuşlar göğsümde uyanmalı
Serinlik ve sonsuzluk hissi…
Tam söyleyecekken yutkunmalı
Hayat tan vaktinde ilerlemeli
V.
Coşkunun da bir sınırı vardır mı derler?
Yoruldum ben de inkâr edemem
Adımlarım çarpışır /bazen/
Birkaç damla heybemden dökerim.
Denizi kokusundan, ormanı kuytusundan
Seni belki kaçışımdan tanırım.
Yaşamadığım yılları üstündeki çizgiden…
VI.
Bana denizli evler yap
Her nefeste giden yılları çekeyim.
Unutsam şu geç kalmışlık hissini…
Unutalım.
Takvimsiz günlere merhaba, de
Diyelim…
VII.

Ayşe OKTAY 
(23.41) ( 14 Ağustos 2018)





       



11 Ağustos 2018 Cumartesi

İkinci Bir Hayat

yazar gibiyim
ikinci bir hayat


Kimsenin beni istediğim gibi sevmeyeceğini biliyorum.
Ve elimde bitki çaylarım,
Ağrılarımı ovuştururken öleceğimi.
Üzerimden zaman geçti benim.
Kemiklerim çatırdıyor sayamazsınız.
Hem böyle de güzelim değil mi?
Öylesine iyimserim ki
Konuşurken kuşlar konuyor dilime.
Kahkahalarım korkutur beni bile
Kalbimin duvarlarında inşaat var giremezsiniz.
Cesaret verir belki gülüşüm
Kinden duvarlarım var geçemezsiniz.
Soludukça tükenen bir şey benim nefesim.
Nefesimde gezinen rüzgârlar var
Büyülüdür hem korkuludur.
Benim yöremde akşamları yıldızlar aydınlatır evleri.
Odam inadına karanlıktır ve rutubetten uyunmaz geceleri.
Masamda hayat bulan ikinci bir dünya:
Şiirlerim, romanım, kaku ve tütü de orada.
İnanılmaz kalabalığız yetişemiyoruz hayata.
Sorsalar çok meşgulüz ki biz…
 İncir çekirdeğini doldurmaz akışımız.
Bu tarafta kiymetsizmis çabalarımız
 Zihnimizde çarpışan dalgalar var
Her gece yatakta boğan ve her sabah yeniden doğuran
Kavgamız bir kulaç mesafesi
Hem mağrur hem de mağdur biziz.
İkinci bir hayat var bizi ayakta tutan.
Susuz, güneşsiz ve aşksız
Yaşanıyorsa şayet,
İkinci bir hayat var bizi yaşatan.
Ayşe OKTAY 
(21.54) 11.8.2018
#yazargibiyim #makalesec 




5 Temmuz 2018 Perşembe

Gizemli Ormanlar Ülkesi

şiir
gizemli ormanlar ülkesi


Dokundum ağaçlarına
Ağaçların dalları uzandı göğsümün en derin kuytularına
Baktıkça serinlik veren yeşili her yaprağın,
Her dokunun her çizgisi
Baktıkça masalımsı bir uçuşla
Alıp götürdüğü doğrudur
Beni sırlar ülkesine.
Orası gizemli ormanlar ülkesi
Sır baloncukları var iç içe
Her birinde heyecanla koşuştururken
En sevdiklerim benimle.
Bir de o var.
Baktıkça çözüldüğüm, dağılıp yok olduğum
Sihirli suratı hissediyorum tenimde.
Elleri var gizemli ormanlar ülkesinin
Dokundukça büyüsü siniyor içime.
Şeffaf balonlar dizili ormanların içinde
Birlikte oturuyoruz baloncuklarda ve o yanımda.
Baktıkça gözlerinden pınarlar görünüyor.
Elleri güneş kadar sıcak.
Yüreği bulutlar kadar naif.
Sesi kalbimin derinliklerinden çıkıyor.
O, ben ve ağaçların…
Bir oluyoruz, bütün oluyoruz, karışıyor enerjilerimiz.
Konuşmadan anlaşıyoruz.
Hep birlikte seni arzuluyoruz. ( 5 temmuz 2018, 5.30)




25 Mayıs 2018 Cuma

Seni Satırlara Sakladım

yazar gibiyim şiir
seni satırlara sakladım



Her gün sana yeni satırlar yazıp her gün yeniden siliyorum.
Seni satırlara sakladım, 
.

bulduğum yerden
.
kaybediyorum.
Bana ait olduğun tek yer burası.
Seni kalbimdeki evlerde oturtuyorum.
Hudutsuz bir kin duyuyorum sana.
Af yasası işlemiyor,
farklıyız nihayetinde.
Aramızda mevsim farkı var.
Ben kara kışla yaz oluyorum gün içinde
Sen hep ilkbaharsın.
Ayaz yememişsin
Kavrulmamışsın yaz sıcağında.
Senin dalların hep taze.
Benimkilerse fırtına sonrası ayakta kalma derdinde.

Derdimle barışıyorum.
Bir umut sarıyor mecalsiz bedenimi.
Çok uzaklardan sesin geliyor.
Bekle diyor.
Bekle, geçecek bu cahilliğim.
Deneyimlerime izin ver.
İzin veriyorum yemin ederim.
Seni öyle de seviyorum.
Seni tamamen özgür, seçimlerinle seviyorum.
 Bensizliğini bile ve hatta
Başkasına bakan gözlerini seviyorum.
Benim olmadığım bir havayı soluduğunda 
nefesini seviyorum.
Suskunluğunu, acımasızlığını,
 korkularını, korkusuzluğumu…
Hiç doğmamışım gibi yaşamanı,
Ben hiç olmamışım, yaşamamışım gibi aklından geçmeyişimi…

Gitmeden söylemek istediklerim var.
Hani her akşam ayak ucundaki masanın başında bir şeyler yazan
Kırmızı elbiseli kızıl saçlı kız…
Her gün sana notlar bırakıyordu
Ve diyordu ki: Yanındayım, benimle kal.
Bil istedim, o bendim.
Hani bazen daraldığında elin göğsüne gidiyordu
Bilmiyordun ama
Ta uzaklardan kalbine dokunan bendim.
Güçlü olmayı seversin.
Güçsüz düştüğünde, kendini çaresizce kanepeye bıraktığında
Seni bitkinken bile seven bendim.
Afili cümleler seni bağrıma işlemiyor
Ondandır, Şairliğim gitti elimden.
Artık şiir değil mektup yazıyorum (Zor olacak kabullenmek)
 Şiiri şairlere bırakayım.
Ben mektuplar biriktireyim. ( 02.12) (26 Mayıs 2018)




13 Mayıs 2018 Pazar

SERZENİŞ



Yüzümde biriken yılların yorgunluğu,
Elim gözyaşıma varmıyor takatsizim.
Sözlükte kaldı direnmenin tanımı,
Yıllanmış korkuların içinde mecalsizim.
Söylediklerimden pişman
Söyleyemediklerimden aciz,
İçimde tuttuklarımdansa şikâyetçiyim.
Hep bir tutturamama telaşım,
Yine diye başlayan cümlelerden rahatsızlığım var.
Her şey bir denge içinde, görüyorum.
Olmadı diye sızlandıklarımın
İçten içe olmaması gerektiğini bildiğim için hissiz,
Layık olamadıklarım için çabasızım.
Aşkın adını duymuşluğum var da
 Gerçekliğine inanamayacak kadar umutsuz,
Yanı başımda olsa dokunamayacak kadar hâlsizim.
30. 04. 2018 #yazargibiyim

11 Mayıs 2018 Cuma

SEN ŞAİRSİN

Sen şairsin...
Kelimelerden bir urba giymişsin. 
Bedeninde geziniyor her duygu.
Baktıkça konuşuyorsun.
Sustukça gidiyorsun.
Bir elveda bile demiyorlar.
Adım  adım çekiliyorsun.


Bir gün adın kalacak buralarda
Sahipsiz notlar bırakılacak ardından.
Mesajların sonsuza dek  açılmayacak.
Ve sen söylediklerinden çok sustuklarınla kalacaksın. 
#yazargibiyim
(16.04.2018)

27 Nisan 2018 Cuma

UĞURLAMA

şiir
uğurlama şiir


Seni uğurluyorum bugün
Odaları yağma umutları bitik kalbimden
Derme çatma sözler bırakmışsın
Soğuk ve hissiz odalarda.
Benimse…
Cam kenarı olmuş payıma düşen
Gelmediğin akşamlarda.

Topladım tüm sevdiğin sözcükleri
Müsamahalarını ve telefon numaranı.
Onları da al.

Öyle bir boşalt ki kalbimin odalarını
Ben bile unutayım misafir olduğun anıları

Küplere bindiğin sohbetleri bir bir hatırladım.
Öfkeni iyi niyetine yorup yine kendimi suçladım.
Bilmem kaçıncı kez kalbine bir geçit aradım.
Sana giden yollar bizim oralardan geçmiyordu.
Anladım.
Sonuçta, yine sana yedi kuşak yabancıydım.

Sevgisizliğini dizelere sığdıramadım.
Sana bitmeyen bir şiir yaptım.
Benim için bir şiir ol
Bir sayfada asılı dur.
Bilinmesin adın.
Bir ömür keyfini sür.

Benim  için bir nokta ol
Bu sayfanın sonunda dur.
Özgürsün kuşlar gibi
Başka bir isme yeni cümleler kur.
özgürsün işte kuşlar gibi
kendine yeni ülkeler bul.(03:20)
         Yazar GİBİYİM

14 Şubat 2018 Çarşamba

YÜZLEŞME

       
siir
Yüzlesme-Siir
 

YÜZLEŞME
Anılar karargâh kurmuş yoluma
Süresiz, zamansız bekleyişteler
          Ne yana dönsem kaçış yok.
İçimde yıkılan evler,
Göğsümde ölen çocuklar,
Yıllanmış fotoğraflar gibi salınıyor karşımda.
Sayısız renk, cisim ve suretler.

 Adımlarımı titretiyor toprağın.
Bastıkça içimde kopan bu zelzele de ne?
Bir çocuğun gözyaşları sarsıyor bedenimi
Döndün işte diyor
O gitmeler hep boşa.
         Yüz çeviriyorum hepsine
         Kaça kaça bir oda kalıyor bana
         Evim, yuvam, mahallem, şehrim bir oda!
         İşte buradasın!
        Anılarınla baş başa
        Kendi uçurumuna atlamaktasın.
                 Yüzleşme var, barışmak yok belki
                 Bu son karanlık, aydınlığın bir öncesi.
Ayşe OKTAY
                                                           (13.04.2016)
                                                          Yazar Gibiyim
                                                           @yazargibiyim


17 Ağustos 2016 Çarşamba

Makale Yazarı Nasıl Olunur?

Makale Yazarı Nasıl Olunur?

Uzun zamandan beri bu konuda net ve aydınlatıcı bir yazı paylaşmak istiyorum. Görüyorum ki internette dolaşan “Makale yazarı nasıl olunur?” başlıklı yazılar sizlere sağ elini kaldır, başının üzerinden dolandır, orada azıcık dinlen ve artık sol kulağını tutabilirsin tarzında telkinler vermekte. Bilginin paylaşıldıkça çoğaldığına inanan insanları örnek aldığım için böyle gereksiz jimnastik hareketleriyle sizi yormak istemem. Uzun uğraşlar sonucu aradığı makale yazarlığı işini bulamamış insanlar için bu konuda yazılmış e-kitapları da üzülerek inceliyorum. Adam zaten parasız, evden çıkacak ne maddi durumu ne de morali var ve sen bu insanlara iş bulma yöntemleri bilgini parayla satmak istiyorsun.
Makale Yazarı Olmak İstiyorum
Makale yazarı olmak istiyorum ama bunun nasıl olacağını bilmiyorum diyorsanız bu yazıda bunun net olarak cevabını alabilirsiniz. Bu iş için seo, makale çeşitleri, yazım kuralları gibi konularda bilgi sahibi olmanız gerekir. Fakat bu konular ayrı bir makale konusu olduğundan şimdilik buna değinmiyorum. Burada makale işi için nasıl bir başlangıç yapılabilir konusuna değineceğim.
Bunun için en kestirme yol makale sitelerine direkt olarak mesaj atmaktır. Açıkçası ben hep böyle iş buldum. Hâlâ da devam ediyorum. (Çünkü herkes gibi en iyisini arıyorum.) Size genelde çeşitli sitelere üye olup oradan bir profil oluşturmanız öğütlenir. Böylece makale işlerine teklif vererek karşı tarafın bunu kabul etmesi durumunda işe başlayabilirsiniz. Peki siz bu işe yeni adım atacak biri olarak orada oluşturduğunuz bomboş profile tekliflere yağacağına inanıyor musunuz?
Diğer etkili bir yöntem de iş ilanlarını takip etmektir. Buradan başvuru yaptığınız işlere dönüş aldığınız takdirde makale yazarlığına başlayabilirsiniz. Fakat maalesef bazı başvurularınız incelenmeyecek bile. Ben bu soruna şöyle bir çözüm buldum: İlandaki makale sitesini google’dan aratıp bu siteye iletişim adresinden mesaj bırakabilirsiniz. Bazı sitelerin “Yazar Ol” bölümünden direkt olarak da yazarlık başvurusu yapabiliyorsunuz. Bu yöntemle aynı gün içinde bile mesajınıza dönüt almanız mümkündür. (Cevap alamamanız durumunda yazarlık başvurusu yaptığınız bazı sitelerin birbiriyle bağlantılı olma ihtimalini de düşünmelisiniz.) Şöyle de bir ipucu vermiş olayım eğer başvurunuza iki gün içinde dönüş alamadıysanız genelde sonuç olumsuzdur. Yeni başvurular yapabilirsiniz.
Yukarıda belirttiğim her iki yöntemde de görüldüğü gibi en etkili yöntem makale siteleriyle direkt olarak iletişim kurmaktır. Bunu yaparken siteleri iyi incelemeniz gerekiyor. Profesyonel sitelerle iletişim kurmanız her zaman daha doğru bir tercihtir. Hakkımızda bölümünden site hakkında bilgi almak muhakkak gereklidir. Bazıları burada pek bilgi vermez genel bilgiler içerir. Ancak az çok bir sitenin profesyonel olup olmadığı anlaşılır. Sitede hem e-posta adresi hem de ofis telefonu varsa bu bir nebze daha iyidir. Belli bir ofis üzerinden çalışanlar bu işi kurumsal olarak sistemli bir şekilde yürüttüğünden daha güvenilirdir.
Siz de bu işi yapabileceğinize inanıyorsanız “Makale Yazarı Nasıl Olunur” konusunda yukarıdaki yöntemleri uygulayarak kendiniz için bir başlangıç yapabilirsiniz.


13 Haziran 2016 Pazartesi

YABANCILAŞMA



YABANCILAŞMA
Ömrümün sayfalarında yabancı satırlar dolaşıyor
Emanet kitaplar gibi /her bir söz/
Başkasına yakışıyor.
    Tanıdık bir yüz arıyorum sokakta
Bölük pörçük birkaç görüntü
Soluk ve renksiz kareler
Durdukça yabancılaştığım bu mahalleden giderken
Sahipsiz anılar bırakıyorum.
  Dudakları kımıldıyor komşunun
Belli ki bana bir şeyler söylüyor
Anlamsız bir denge içinde /sesler/
Uğultu hâlinde beynimi oyuyor.
   Kimliği belirsiz nesneler gibi
   Düşüyor sözcükler hayatıma
  Dokunmadan, ilişmeden
  Bir yabancının soğukluğuyla.
     Keşkelerle kovsam diyorum
     onca pişmanlığı
     Vakitsiz yapılan her eylem gibi
     Külfeti bana kalıyor. 
Ayşe OKTAY (13 Nisan 2015)


29 Nisan 2016 Cuma

UMUT TACİRLERİ




Merhaba,
Umut tacirleri adını verdiğim bu yazımı genellemek istedim. Bu yazımı karınca gibi sıska bacaklarının üstünde durarak  koca bir “izm” sistemini sırtında taşıyan herkese ithaf ediyorum. Fakat bunu yaparken sizlere asla dik durun, duruşunuzu bozmayın, değerinizi bilin, demeyeceğim. Biliyorum ki şartlar bazen size kendinizi değersizleştirme iznini veriyor. Kepçesinin kimin elinde olduğunu bilmediğimiz bir kazanda kaç kez tepetaklak olup kaç kez doğrulduğumuzu bilmiyoruz belki de.  Ama yine de güçlüyüz, bizi kimse öldüremiyor. Akan bir nehirde tersine yüzmeye çalışıyoruz hiç bıkmadan ve bu başlı başına bir sorun gözüküyor. Yapmamız  gereken tam da şu aslında: “salıvermek”. Gittiği yere kadar deyip gerekirse toslamak. Yeterince tosladıktan sonra yön değiştirmek.
O kepçenin sahibini bulup bir şekilde kendilerinin ekmeğine yağ sürerek geçinmeye çalışanlara kızgınsınız belki ama bir düşünün! Aynı şans size verilseydi onlar gibi olabilir miydiniz? İşçinin aldığı bir günlük izinde bile gözü olan kodamanlardan olabilir miydiniz? Kendisi  1 milyon kazanıp çalışanına 1000 tl. nin hesabını yapanlardan olabilir miydiniz? Bu mevkiye nasıl geldiniz sorusuna içten içe hınzırca gülerek ama yapmacık bir tavırla “insanlara tavsiyem ‘çalışın, çok çalışın’” diyebilir miydiniz? Çalışmanın tek başına yeterli olmadığını birilerinin “kazancılar” tarafında birilerinin de “bulgurgiller” tarafında olduğunu biz zaten biliyoruz. Bulgurun kaderini kim ne kadar değiştirebilir ki? Umut tacirleriyle kim baş edebilmiş bugüne kadar?

Başarının bile fazlalık olduğunu, kaliteli duruşların onlara fazla geldiğini ve aradıklarının tam da sen olmadığını biliyorsun artık değil mi? En iyisi olmak demek en iyi rolü yapabilmek demek. Bunu biz bilmiyor muyuz? Yeni öğrendik. Ancak yaşımız, kalıplarımız ve biricik ailelerimiz, ailelerimizin öğretileri  gereği kişiliğimizde değişiklik yapacak durumda değiliz. Ne diyelim, Allah onlara zeval vermesin, Allah kişiliğimize zeval vermesin.

19 Haziran 2015 Cuma

VEDALAŞMA VAKTİ: KAYBETTİK

                                          
  VEDALAŞMA VAKTİ:KAYBETTİK
     Geçip giden ne varsa hepsiyle yürekten vedalaşmak gerek. Bilmeliyiz ki beklentilerimiz, ya olursa diye iç geçirmelerimiz, tekrar tekrar peşinden koşmalarımız, dua ve inzivaya çekilmelerimiz hep zayıf kişiliğimizin ürünü. Kaybettiğimizi kabullenemiyoruz bir türlü ama ben söyleyeyim: KAYBETTİK, KAYBETTİK, KAYBETTİK!!!…
       Annelerimiz dualarını yaparken biz fiili duamızı yapamadık, yüzüne her baktığımızda utancımızdan ölmek istedik yine de yapamadık. Ölmeyi isteyecek kadar utandık, tiksindik kendimizden yine başaramadık. Spontan hayatlarımıza küçük renkler katmak istedik, kimi zaman başardık. Başarılarımız hiç takdir görmedi, hatta görmezden gelindi çünkü bizim, bizim adımıza mutlu olan bir çevremiz olmadı. Kaybımızla mutlu olan çok oldu ve onları sevindirmeyi bir görev bildik. Bu kahırla ve bitmeyen sorgulamalarla hep yeniden başladığımız yere geri döndük. Kafamızda tonla soru işareti: NEDEN, NEDEN, NEDEN? !!!
       Kıyıya her yaklaşmamızda ya bir rüzgâr ya bir fırtına ya bir heyula… Gücümüzü kesiyor, boşuna çırpınıp yorulmamıza sonra da alabora olup boğulmamıza sebep oluyordu. Savaşmadık mı? Evet savaştık fakat maalesef düşmanlarımız kancık ve savaş ahlakını bilmiyor. Ama ne zaman nereden ve nasıl vuracağını biliyor ve kazanmış görünse de hep kaybettiğini düşünüyor. Bu belki bir nimet.

   Kaybettik ve bir türlü kabullenemedik. Alınyazısını doğru okuyamadık.Yedi kuşak belirlermiş insanın kaderini. Yedi kuşak kazandı, biz kaybettik. Bir yerden sonra mücadele yüzsüzlüktür! Gitmediği yerde durmak gerek. Bunu bilsek de debelenmekten, rüsva olmaktan ve utanmaktan yorulmadık. Kaderimizde olmayanı yaratmaya çalıştık haddimiz olmadan. Her seferinde ayağa kalkacak bir bahane bulduk. Ya şimdi?...

4 Haziran 2015 Perşembe

ESKİ ZAMAN KALINTILARI (edebistan.com'da)

ESKİ ZAMAN KALINTILARI


Soluksuz bir gece bu.
Sesler bölebilir filmi.
Odamın tavanında uçuşan
Silüetin gibi parçalanmış zaman.
Şuurumaltında dolaşan binlerce kehkeşan
Bilinmedik bir zafere çekiyor yolumu.
      Acı yok /kimi zaman/
      Nefessiz de aydınlanıyor insan.
Bir kral mezarıdır çocukluğum
Alameti bakışlarımda.
Bakışlarım irkiliyor kapı gıcırtısıyla.
Odalar var, her yerde insan,
Oralarda bize kalmamış mekân.
Bundan mı ki yurtsuzluğum?
       Ellerimde eski zaman kınaları.
       Annemin sırrıdır: “Kadın nişansız(kına) olmaz.”
       Ellerime bak anne
      Nişansız yola çıkılmaz.
      Avuçlarımda pusulam
      Ne yöne gitsem binbir sokaklı çıkmaz.
Havsalamda mahşerî kalabalık,
Hepsinin suratında donmuş mağlubiyetler
Niyet ettim unutmaya!
      Sonra dedim ki
  Anılar atlı, umutlar yaya!
                               (06. 03.2015)
                             Ayşe OKTAY (@yazargibiyim)





6 Mayıs 2015 Çarşamba

BİR GÜN SONRA YARIN (edebistan.com da)


Bir gün sonra yarın
Yarından sonrası düğüm
Pamuk ipliğinde ömrüm,
Bu kadar zor olmamalıydı
Ben daha küçüğüm.


Bir gün sonra yarın
Ömrüm şimdilik bir gün
Pişmanlıklarım, özlemlerim…
Hesaplaşmak için,
Hatıra defterimi bulun.

Bir gün sonra yarın,
Yarına bir isim bulun.
O meçhul, o bilinmez,
O hilekâr sihirbaz.
Yarını kelimelerle vurun.

Bir gün sonra yarın
Yarına bir tarih atın
Paradigmam ifşa olmalı
Taşlaşmış bedenlere
Yarını runik kazıyın.

Bir gün sonra yarın
Yarın kim bilir kaç gün...(02/02/2015- 12:16)
                                      Ayşe OKTAY(@yazargibiyim)
                                                  edebistan.com