Ya Rabbi!
Nefsimi küle çevir
Ben nefsimden bıktım
Onu güle çevir.
Gönlüm var, darılır
Kalbim var kırılır.
Ben gönlümden de bıktım
Tut kalbimden sana getir.
16 Aralık 2018 Pazar
12 Aralık 2018 Çarşamba
EYVALLAH
Aklın erişemediği yerde
Bir telefon bir ses.
Bir ses insanın hayatında küçük bir es.
Kalbinde büyük ve kalabalık kentler gibi.
Öngörümü yitirmişim,
Sisli bir yola berrak bir sesle girmişim, eyvallah.
Sesin insana sınırlar aştırıyor.
Fethetmeye çalışıyorsun gökyüzü gibi duran her yeri.
Deli cesareti veriyor,
Numaraları tek tek ezberletiyor,
Yarı yaşındaki çocuklarla mahallede top koşturuyorsun.
Ama sesin bugün “Hiç yoktum” diyor.
Yanılmışım, eyvallah.
Peki, bu ani rol değişikliği,
Uçarken yere çakılmanın ezikliği
Ve hiç gelmeden gidişinin mahçubiyeti.
Hesaplar kime kesilecek?
Onları da öderim, eyvallah.
Gökyüzünü ve havayı bana bırak
Bana nefes alacak yerler aç.
Mış gibi sandığım her gün için
Algıma, kalbime, anlayışıma eyvallah.
#yazargibiyim
instagram: @mahayyel|_l
#yazargibiyim
instagram: @mahayyel|_l
29 Kasım 2018 Perşembe
Şairler Adası
Öfkesiz dizeler kurmak istiyorum
Ve her sokağı sana çıkan kentlerde yaşamak.
Kavuşmanın ıstırabından arınmak
İnadına rahatlık inadına konfor istiyorum.
Bir şairler adası kuruluyor zihnime
Vasıtası yalnız bisikletler olan.
Serin dağ yolları aşınıyor ayaklarımızın altında.
Yaşıyoruz işte sonsuza dek iki başına.
Ara sıra dost mektupları geliyor az ötedeki kulübelerden.
Yalnız okuyarak ve yazarak.
Rüzgârın sesine ortak olarak
Yaşıyoruz işte sonsuzluk bile ne kadar uzak.
Telaşlarda geçiyor hayat, istemeden.
Bu defa sakin,
Bu defa acele etmeden
Ağaçtan düşen gazelleri incitmeden
Yağmur damlalarıyla cilveleşerek
Islak sonbahar yollarında
Seninle süresiz yürümek istiyorum.
Ayşe OKTAY
#yazargibiyim
#makalesec
7 Kasım 2018 Çarşamba
Döngü
![]() |
döngü-şiir |
Yaşadıkça süren bu döngü
Zihnimde merhemsiz yaralar gibi dolaşıyor.
Kelimeler pul pul döküldüğünde
Acının çıplak sırtı kalıyor okyanus ortasında.
Kelime haznem boşalıyor.
Bana dilsiz konuşmalar düşüyor
Suratımdansa yıllanmış çarpışmalar.
Kimin ne kadar haklı olduğunun bir önemi var mı?
Varsa şayet neden bu bitmeyen döngü?
29 Ekim 2018 Pazartesi
Benım Kırılgan Utopyam
Külkedisi’ni aramayın.
O,bahçesinde dikensiz otların büyüdüğü
Yeşilin binbir tonunu
barındıran yapraklarla bezenen
Dev ağaçlarla süslenmiş,
Ölümsüz kedilerin yaşadığı ormanımsı evde unutuldu.
Derler ki hiç yaşamadı,
Var olmadı kırılgan silüeti.
Sisli camların ardındaki fersiz surat
Zanlarınızın eseriydi.
Yokluğu düşmüşse fikrinize
Hiç örtülmediyse üstü genç kız hayalleriyle
Aynaya yansıyan suretine rastlanmamışsa
Adı yoksa telefon rehberinde
O, zaten yaşamadı.
…
Ama ben bile bulamam yolumu.
7 yaşından beri dedemin dut ağacında yaşıyorum.
Elimde bir dut kovasi, kuzenimi bekliyorum.
Geçitlerim zamana yenik düşmüş
Dambasina uzattığım merdiven de çürümüş.
Beklentiler unutulmuş.
Dallara karışmış bedenim.
Dambasina uzattığım merdiven de çürümüş.
Beklentiler unutulmuş.
Dallara karışmış bedenim.
Öyle bir yerdeyim,
Geçmiş, çoktan gitmiş,
Gelecek sanrıdan ibaretmiş. (28 Ekim 2018)
Ayşe OKTAY
18 Ekim 2018 Perşembe
Geçen Yüzyılda
Beni Bulamıyorsun.
.
.
Kekik kökenlerinin dibinde
Oturdum kendimi düşledim.
Çok pişmanlığım var mıydı hayatta?
Kim kadar ben olabildim.
Kaybetme korkum olmasa
Yine aynı şıkkı seçer miydim?
Biraz buruk bir mutluluk…
Başka seçeneğim olsaydı
Yine palamut toplar mıydım 6 yaşındaki hâlimle?
Denedim, geri döndüm.
Babaannemin sesi geldi:
Süpürge otları büyümüş,
Mor çiçekli olanları derleyecekmişiz.
Koşarak gittim yanına.
Beni bekleyen otobüs
Çoktan gitti yoluna. Kaçırdım. Gidemedim.
Yeniden topladım valizimi,
Biletlerimi de aldım hem de cam kenarından.
Dedem at arabasını hazırlamış.
Ayaklarımızı sallayabilirmişiz arkasından.
Akşamüstü gidecekmişiz bostan yanına.
Kaçırmadım, gittim ben de… Gerisi malum
Hâlâ ilk oyuncağım atlı arabamı arıyorum.
Bulursam gidebilirim belki.
Yine başka çocuklar almış.
Benim her şeyimi başka çocuklar alırdı.
Pembe gelinliğimi de başka çocuklar aldı.
Yine de vazgeçmedim.
Sevdim anladığım kadar.
Çok kızsam da çok sevdim.
İnsan neyi eksikse öyle davranırmış.
Eksene göre ters, bana göre olağan.
Geçmişte bir yerlerde.
Bak işte orada duruyorum,
Otların içinde kara böcek kovalayan,
O, benim.
Ya sen?
Aynı çağın insanı değil miydik?
Neden bu kadar
uzaklık?
Semt, kent, şehir…
Fazla yabancı, fazla soğuk.
Odun talaşı kadar ısıtmıyor bazı sözler.
En iyisi mi susmalı herkes.
18.10.2018
20.19
13 Ağustos 2018 Pazartesi
Yolculuğum
Intihar adımlarından mutluluk şarkılarına
Sonsuz, duraksız yolculuğum var benim
Senli benli kavgalardan hiçlik kapılarına
Bağır bağır bağıran susuşlarım
var benim.
Patikalarda oluşan yara izlerini
Sevgiyle bir başına sarışım var benim
II.
Saatler ilerliyor ve
tabi zaman da
Zamanda yolculuk
başlıyor, sen sol yanımda
Vakitler sineye girseydi -ki hayaldir olur-
Sonsuz aşka imkân
doğardı.
Bekliyorum…
Şimdilik her şey
sanrı boyutunda.
III.
Gerçeklik ve kurmaca…
O, buralı değildir diyorlar.
Sorsalar göstereceğim.
Ben buralıyım, burayı bilmiyorlar.
Karışır sonunda ikisi de
Burayı gerçek/yalan sanıyorlar.
IV.
Ve sabahlar…
Hayatı tan vaktine sabitlemeli
Kuşlar göğsümde uyanmalı
Serinlik ve sonsuzluk hissi…
Tam söyleyecekken yutkunmalı
Hayat tan vaktinde ilerlemeli
V.
Coşkunun da bir sınırı vardır mı derler?
Yoruldum ben de inkâr edemem
Adımlarım çarpışır /bazen/
Birkaç damla heybemden dökerim.
Denizi kokusundan, ormanı kuytusundan
Seni belki kaçışımdan tanırım.
Yaşamadığım yılları üstündeki çizgiden…
VI.
Bana denizli evler yap
Her nefeste giden yılları çekeyim.
Unutsam şu geç kalmışlık hissini…
Unutalım.
Takvimsiz günlere merhaba, de
Diyelim…
VII.
Ayşe OKTAY
(23.41) ( 14 Ağustos 2018)
11 Ağustos 2018 Cumartesi
İkinci Bir Hayat
![]() |
ikinci bir hayat |
Kimsenin beni istediğim gibi sevmeyeceğini biliyorum.
Ve elimde bitki çaylarım,
Ağrılarımı ovuştururken öleceğimi.
Üzerimden zaman geçti benim.
Kemiklerim çatırdıyor sayamazsınız.
Hem böyle de güzelim değil mi?
Öylesine iyimserim ki
Konuşurken kuşlar konuyor dilime.
Kahkahalarım korkutur beni bile
Kalbimin duvarlarında inşaat var giremezsiniz.
Cesaret verir belki gülüşüm
Kinden duvarlarım var geçemezsiniz.
Soludukça tükenen bir şey benim nefesim.
Nefesimde gezinen rüzgârlar var
Büyülüdür hem korkuludur.
Benim yöremde akşamları yıldızlar aydınlatır evleri.
Odam inadına karanlıktır ve rutubetten uyunmaz geceleri.
Masamda hayat bulan ikinci bir dünya:
Şiirlerim, romanım, kaku ve tütü de orada.
İnanılmaz kalabalığız yetişemiyoruz hayata.
Sorsalar çok meşgulüz ki biz…
İncir çekirdeğini doldurmaz akışımız.
Bu tarafta kiymetsizmis çabalarımız
Zihnimizde çarpışan dalgalar var
Her gece yatakta boğan ve her sabah yeniden doğuran
Kavgamız bir kulaç mesafesi
Hem mağrur hem de mağdur biziz.
İkinci bir hayat var bizi ayakta tutan.
Susuz, güneşsiz ve aşksız
Yaşanıyorsa şayet,
İkinci bir hayat var bizi yaşatan.
Ayşe OKTAY
(21.54) 11.8.2018
#yazargibiyim #makalesec
5 Temmuz 2018 Perşembe
Gizemli Ormanlar Ülkesi
![]() |
gizemli ormanlar ülkesi |
Dokundum ağaçlarına
Ağaçların dalları uzandı göğsümün en derin kuytularına
Baktıkça serinlik veren yeşili her yaprağın,
Her dokunun her çizgisi
Baktıkça masalımsı bir uçuşla
Alıp götürdüğü doğrudur
Beni sırlar ülkesine.
Orası gizemli ormanlar ülkesi
Sır baloncukları var iç içe
Her birinde heyecanla koşuştururken
En sevdiklerim benimle.
Bir de o var.
Baktıkça çözüldüğüm, dağılıp yok olduğum
Sihirli suratı hissediyorum tenimde.
Elleri var gizemli ormanlar ülkesinin
Dokundukça büyüsü siniyor içime.
Şeffaf balonlar dizili ormanların içinde
Birlikte oturuyoruz baloncuklarda ve o yanımda.
Baktıkça gözlerinden pınarlar görünüyor.
Elleri güneş kadar sıcak.
Yüreği bulutlar kadar naif.
Sesi kalbimin derinliklerinden çıkıyor.
O, ben ve ağaçların…
Bir oluyoruz, bütün oluyoruz, karışıyor enerjilerimiz.
Konuşmadan anlaşıyoruz.
Hep birlikte seni arzuluyoruz. ( 5 temmuz 2018, 5.30)
25 Mayıs 2018 Cuma
Seni Satırlara Sakladım
![]() |
seni satırlara sakladım |
Her gün sana yeni satırlar yazıp her gün yeniden siliyorum.
Seni
satırlara sakladım,
.
bulduğum yerden
.
kaybediyorum.
.
bulduğum yerden
.
kaybediyorum.
Bana ait olduğun tek yer burası.
Seni kalbimdeki evlerde oturtuyorum.
Hudutsuz bir kin duyuyorum sana.
Af yasası işlemiyor,
farklıyız nihayetinde.
Aramızda mevsim farkı var.
Ben kara kışla yaz oluyorum gün içinde
Sen hep ilkbaharsın.
Ayaz yememişsin
Kavrulmamışsın yaz sıcağında.
Senin dalların hep taze.
Benimkilerse fırtına sonrası ayakta kalma derdinde.
Seni kalbimdeki evlerde oturtuyorum.
Hudutsuz bir kin duyuyorum sana.
Af yasası işlemiyor,
farklıyız nihayetinde.
Aramızda mevsim farkı var.
Ben kara kışla yaz oluyorum gün içinde
Sen hep ilkbaharsın.
Ayaz yememişsin
Kavrulmamışsın yaz sıcağında.
Senin dalların hep taze.
Benimkilerse fırtına sonrası ayakta kalma derdinde.
Derdimle
barışıyorum.
Bir umut sarıyor mecalsiz bedenimi.
Çok uzaklardan
sesin geliyor.
Bekle diyor.
Bekle, geçecek bu cahilliğim.
Deneyimlerime izin ver.
İzin veriyorum yemin ederim.
Seni öyle de seviyorum.
Seni tamamen özgür, seçimlerinle seviyorum.
Bensizliğini bile ve hatta
Başkasına bakan gözlerini seviyorum.
Benim olmadığım bir havayı soluduğunda
nefesini seviyorum.
nefesini seviyorum.
Suskunluğunu, acımasızlığını,
korkularını, korkusuzluğumu…
korkularını, korkusuzluğumu…
Hiç doğmamışım gibi yaşamanı,
Ben hiç olmamışım, yaşamamışım gibi
aklından geçmeyişimi…
Gitmeden söylemek istediklerim var.
Hani her akşam ayak ucundaki masanın
başında bir şeyler yazan
Kırmızı elbiseli kızıl saçlı kız…
Her gün sana notlar bırakıyordu
Ve diyordu ki: Yanındayım, benimle
kal.
Bil istedim, o bendim.
Hani bazen daraldığında elin göğsüne
gidiyordu
Bilmiyordun ama
Ta uzaklardan kalbine dokunan bendim.
Güçlü olmayı seversin.
Güçsüz düştüğünde, kendini çaresizce
kanepeye bıraktığında
Seni bitkinken bile seven bendim.
Afili cümleler seni bağrıma işlemiyor
Ondandır, Şairliğim gitti elimden.
Artık şiir değil mektup yazıyorum (Zor olacak kabullenmek)
Şiiri şairlere bırakayım.
Şiiri şairlere bırakayım.
Ben mektuplar biriktireyim. ( 02.12)
(26 Mayıs 2018)
13 Mayıs 2018 Pazar
SERZENİŞ
Yüzümde biriken yılların yorgunluğu,
Elim gözyaşıma varmıyor takatsizim.
Sözlükte kaldı direnmenin tanımı,
Yıllanmış korkuların içinde mecalsizim.
Söylediklerimden pişman
Söyleyemediklerimden aciz,
İçimde tuttuklarımdansa şikâyetçiyim.
Hep bir tutturamama telaşım,
Yine diye başlayan cümlelerden rahatsızlığım var.
Her şey bir denge içinde, görüyorum.
Olmadı diye sızlandıklarımın
İçten içe olmaması gerektiğini bildiğim için hissiz,
Layık olamadıklarım için çabasızım.
Aşkın adını duymuşluğum var da
Gerçekliğine
inanamayacak kadar umutsuz,
Yanı başımda olsa dokunamayacak kadar hâlsizim.
30. 04. 2018 #yazargibiyim
11 Mayıs 2018 Cuma
SEN ŞAİRSİN
Sen şairsin...
Kelimelerden bir urba giymişsin.
Bedeninde geziniyor her duygu.
Baktıkça konuşuyorsun.
Sustukça gidiyorsun.
Bir elveda bile demiyorlar.
Adım adım çekiliyorsun.
Bir gün adın kalacak buralarda
Sahipsiz notlar bırakılacak ardından.
Mesajların sonsuza dek açılmayacak.
Ve sen söylediklerinden çok sustuklarınla kalacaksın.
#yazargibiyim
(16.04.2018)
27 Nisan 2018 Cuma
UĞURLAMA
![]() |
uğurlama şiir |
Seni uğurluyorum bugün
Odaları yağma umutları bitik kalbimden
Derme çatma sözler bırakmışsın
Soğuk ve hissiz odalarda.
Benimse…
Cam kenarı olmuş payıma düşen
Gelmediğin akşamlarda.
Topladım tüm sevdiğin sözcükleri
Müsamahalarını ve telefon numaranı.
Onları da al.
Öyle bir boşalt ki kalbimin odalarını
Ben bile unutayım misafir olduğun anıları
Küplere bindiğin sohbetleri bir bir hatırladım.
Öfkeni iyi niyetine yorup yine kendimi suçladım.
Bilmem kaçıncı kez kalbine bir geçit aradım.
Sana giden yollar bizim oralardan geçmiyordu.
Anladım.
Sonuçta, yine sana yedi kuşak yabancıydım.
Sevgisizliğini dizelere sığdıramadım.
Sana bitmeyen bir şiir yaptım.
Benim için bir şiir ol
Bir sayfada asılı dur.
Bilinmesin adın.
Bir ömür keyfini sür.
Benim için bir nokta
ol
Bu sayfanın sonunda dur.
Özgürsün kuşlar gibi
Başka bir isme yeni cümleler kur.
özgürsün işte kuşlar gibikendine yeni ülkeler bul.(03:20)
Yazar GİBİYİM
14 Şubat 2018 Çarşamba
YÜZLEŞME
![]() |
Yüzlesme-Siir |
YÜZLEŞME
Anılar karargâh kurmuş yoluma
Süresiz, zamansız bekleyişteler
Ne yana dönsem kaçış yok.
İçimde yıkılan evler,
Göğsümde ölen çocuklar,
Yıllanmış fotoğraflar gibi salınıyor karşımda.
Sayısız renk, cisim ve suretler.
Adımlarımı titretiyor toprağın.
Bastıkça içimde kopan bu zelzele de ne?
Bir çocuğun gözyaşları sarsıyor bedenimi
Döndün işte diyor
O gitmeler hep boşa.
Yüz
çeviriyorum hepsine
Kaça kaça bir
oda kalıyor bana
Evim, yuvam,
mahallem, şehrim bir oda!
İşte
buradasın!
Anılarınla baş
başa
Kendi
uçurumuna atlamaktasın.
Yüzleşme var, barışmak yok belki
Bu
son karanlık, aydınlığın bir öncesi.
Ayşe OKTAY
(13.04.2016)
Yazar Gibiyim
@yazargibiyim
17 Ağustos 2016 Çarşamba
Makale Yazarı Nasıl Olunur?
Makale Yazarı Nasıl Olunur?
Uzun
zamandan beri bu konuda net ve aydınlatıcı bir yazı paylaşmak istiyorum. Görüyorum
ki internette dolaşan “Makale yazarı
nasıl olunur?” başlıklı yazılar sizlere sağ elini kaldır, başının üzerinden
dolandır, orada azıcık dinlen ve artık sol kulağını tutabilirsin tarzında
telkinler vermekte. Bilginin paylaşıldıkça çoğaldığına inanan insanları örnek
aldığım için böyle gereksiz jimnastik hareketleriyle sizi yormak istemem. Uzun
uğraşlar sonucu aradığı makale yazarlığı işini bulamamış insanlar için bu
konuda yazılmış e-kitapları da üzülerek inceliyorum. Adam zaten parasız, evden
çıkacak ne maddi durumu ne de morali var ve sen bu insanlara iş bulma yöntemleri bilgini
parayla satmak istiyorsun.
Makale Yazarı Olmak İstiyorum
Makale
yazarı olmak istiyorum ama bunun nasıl olacağını bilmiyorum diyorsanız bu
yazıda bunun net olarak cevabını alabilirsiniz. Bu iş için seo, makale
çeşitleri, yazım kuralları gibi konularda bilgi sahibi olmanız gerekir. Fakat
bu konular ayrı bir makale konusu olduğundan şimdilik buna değinmiyorum. Burada
makale işi için nasıl bir başlangıç yapılabilir konusuna değineceğim.
Bunun için
en kestirme yol makale sitelerine direkt olarak mesaj atmaktır. Açıkçası ben
hep böyle iş buldum. Hâlâ da devam ediyorum. (Çünkü herkes gibi en iyisini
arıyorum.) Size genelde çeşitli sitelere üye olup oradan bir profil
oluşturmanız öğütlenir. Böylece makale işlerine teklif vererek karşı tarafın
bunu kabul etmesi durumunda işe başlayabilirsiniz. Peki siz bu işe yeni adım
atacak biri olarak orada oluşturduğunuz bomboş profile tekliflere yağacağına
inanıyor musunuz?
Diğer etkili
bir yöntem de iş ilanlarını takip etmektir. Buradan başvuru yaptığınız işlere
dönüş aldığınız takdirde makale yazarlığına başlayabilirsiniz. Fakat maalesef
bazı başvurularınız incelenmeyecek bile. Ben bu soruna şöyle bir çözüm buldum:
İlandaki makale sitesini google’dan aratıp bu siteye iletişim adresinden mesaj
bırakabilirsiniz. Bazı sitelerin “Yazar Ol” bölümünden direkt olarak da
yazarlık başvurusu yapabiliyorsunuz. Bu yöntemle aynı gün içinde bile mesajınıza
dönüt almanız mümkündür. (Cevap
alamamanız durumunda yazarlık başvurusu yaptığınız bazı sitelerin birbiriyle
bağlantılı olma ihtimalini de
düşünmelisiniz.) Şöyle de bir ipucu vermiş olayım eğer başvurunuza iki gün
içinde dönüş alamadıysanız genelde sonuç olumsuzdur. Yeni başvurular yapabilirsiniz.
Yukarıda
belirttiğim her iki yöntemde de görüldüğü gibi en etkili yöntem makale
siteleriyle direkt olarak iletişim kurmaktır. Bunu yaparken siteleri iyi
incelemeniz gerekiyor. Profesyonel sitelerle iletişim kurmanız her zaman daha
doğru bir tercihtir. Hakkımızda bölümünden site hakkında bilgi almak muhakkak
gereklidir. Bazıları burada pek bilgi vermez genel bilgiler içerir. Ancak az
çok bir sitenin profesyonel olup olmadığı anlaşılır. Sitede hem e-posta adresi
hem de ofis telefonu varsa bu bir nebze daha iyidir. Belli bir ofis üzerinden
çalışanlar bu işi kurumsal olarak sistemli bir şekilde yürüttüğünden daha
güvenilirdir.
Siz de bu
işi yapabileceğinize inanıyorsanız “Makale
Yazarı Nasıl Olunur” konusunda yukarıdaki yöntemleri uygulayarak kendiniz
için bir başlangıç yapabilirsiniz.
13 Haziran 2016 Pazartesi
YABANCILAŞMA
YABANCILAŞMA
Ömrümün sayfalarında yabancı satırlar dolaşıyor
Emanet kitaplar gibi /her bir söz/
Başkasına yakışıyor.
Tanıdık bir yüz
arıyorum sokakta
Bölük pörçük birkaç görüntü
Soluk ve renksiz kareler
Durdukça yabancılaştığım bu mahalleden giderken
Sahipsiz anılar bırakıyorum.
Dudakları kımıldıyor
komşunun
Belli ki bana bir şeyler söylüyor
Anlamsız bir denge içinde /sesler/
Uğultu hâlinde beynimi oyuyor.
Kimliği belirsiz
nesneler gibi
Düşüyor sözcükler
hayatıma
Dokunmadan,
ilişmeden
Bir yabancının
soğukluğuyla.
Keşkelerle kovsam diyorum
onca pişmanlığı
Vakitsiz yapılan
her eylem gibi
Külfeti bana
kalıyor.
Ayşe OKTAY (13 Nisan 2015)
29 Nisan 2016 Cuma
UMUT TACİRLERİ
Merhaba,
Umut tacirleri
adını verdiğim bu yazımı genellemek istedim. Bu yazımı karınca gibi sıska
bacaklarının üstünde durarak koca bir
“izm” sistemini sırtında taşıyan herkese ithaf ediyorum. Fakat bunu yaparken
sizlere asla dik durun, duruşunuzu bozmayın, değerinizi bilin, demeyeceğim.
Biliyorum ki şartlar bazen size kendinizi değersizleştirme iznini veriyor. Kepçesinin
kimin elinde olduğunu bilmediğimiz bir kazanda kaç kez tepetaklak olup kaç kez
doğrulduğumuzu bilmiyoruz belki de. Ama
yine de güçlüyüz, bizi kimse öldüremiyor. Akan bir nehirde tersine yüzmeye
çalışıyoruz hiç bıkmadan ve bu başlı başına bir sorun gözüküyor. Yapmamız gereken tam da şu aslında: “salıvermek”.
Gittiği yere kadar deyip gerekirse toslamak. Yeterince tosladıktan sonra yön
değiştirmek.
O kepçenin sahibini bulup bir şekilde kendilerinin ekmeğine
yağ sürerek geçinmeye çalışanlara kızgınsınız belki ama bir düşünün! Aynı şans
size verilseydi onlar gibi olabilir miydiniz? İşçinin aldığı bir günlük izinde
bile gözü olan kodamanlardan olabilir miydiniz? Kendisi 1 milyon kazanıp çalışanına 1000 tl. nin
hesabını yapanlardan olabilir miydiniz? Bu mevkiye nasıl geldiniz sorusuna
içten içe hınzırca gülerek ama yapmacık bir tavırla “insanlara tavsiyem
‘çalışın, çok çalışın’” diyebilir miydiniz? Çalışmanın tek başına yeterli
olmadığını birilerinin “kazancılar” tarafında birilerinin de “bulgurgiller”
tarafında olduğunu biz zaten biliyoruz. Bulgurun kaderini kim ne kadar
değiştirebilir ki? Umut tacirleriyle kim baş edebilmiş bugüne
kadar?
Başarının bile fazlalık olduğunu, kaliteli duruşların onlara
fazla geldiğini ve aradıklarının tam da sen olmadığını biliyorsun artık değil
mi? En iyisi olmak demek en iyi rolü yapabilmek demek. Bunu biz bilmiyor muyuz?
Yeni öğrendik. Ancak yaşımız, kalıplarımız ve biricik ailelerimiz,
ailelerimizin öğretileri gereği
kişiliğimizde değişiklik yapacak durumda değiliz. Ne diyelim, Allah onlara
zeval vermesin, Allah kişiliğimize zeval vermesin.
19 Haziran 2015 Cuma
VEDALAŞMA VAKTİ: KAYBETTİK
Geçip giden ne varsa hepsiyle yürekten vedalaşmak gerek. Bilmeliyiz ki
beklentilerimiz, ya olursa diye iç geçirmelerimiz, tekrar tekrar peşinden
koşmalarımız, dua ve inzivaya çekilmelerimiz hep zayıf kişiliğimizin ürünü. Kaybettiğimizi kabullenemiyoruz bir türlü ama ben söyleyeyim: KAYBETTİK, KAYBETTİK,
KAYBETTİK!!!…
Annelerimiz dualarını yaparken biz fiili
duamızı yapamadık, yüzüne her baktığımızda utancımızdan ölmek istedik yine de
yapamadık. Ölmeyi isteyecek kadar utandık, tiksindik kendimizden yine
başaramadık. Spontan hayatlarımıza küçük renkler katmak istedik, kimi zaman
başardık. Başarılarımız hiç takdir görmedi, hatta görmezden gelindi çünkü
bizim, bizim adımıza mutlu olan bir çevremiz olmadı. Kaybımızla mutlu olan çok oldu ve onları sevindirmeyi bir görev
bildik. Bu kahırla ve bitmeyen sorgulamalarla hep yeniden başladığımız yere
geri döndük. Kafamızda tonla soru işareti: NEDEN,
NEDEN, NEDEN? !!!
Kıyıya her yaklaşmamızda ya bir rüzgâr ya
bir fırtına ya bir heyula… Gücümüzü kesiyor, boşuna çırpınıp yorulmamıza sonra
da alabora olup boğulmamıza sebep oluyordu. Savaşmadık mı? Evet savaştık fakat
maalesef düşmanlarımız kancık ve savaş ahlakını bilmiyor. Ama ne zaman nereden
ve nasıl vuracağını biliyor ve kazanmış görünse de hep kaybettiğini düşünüyor. Bu belki bir nimet.
Kaybettik ve bir türlü kabullenemedik. Alınyazısını doğru
okuyamadık.Yedi kuşak belirlermiş insanın kaderini. Yedi kuşak kazandı, biz kaybettik. Bir yerden sonra mücadele
yüzsüzlüktür! Gitmediği yerde durmak gerek. Bunu bilsek de debelenmekten, rüsva
olmaktan ve utanmaktan yorulmadık. Kaderimizde olmayanı yaratmaya çalıştık
haddimiz olmadan. Her seferinde ayağa kalkacak bir bahane bulduk. Ya şimdi?...
4 Haziran 2015 Perşembe
ESKİ ZAMAN KALINTILARI (edebistan.com'da)
Soluksuz bir gece bu.
Sesler bölebilir filmi.
Odamın tavanında uçuşan
Silüetin gibi parçalanmış zaman.
Şuurumaltında dolaşan binlerce kehkeşan
Bilinmedik bir zafere çekiyor yolumu.
Acı yok /kimi
zaman/
Nefessiz de
aydınlanıyor insan.
Bir kral mezarıdır çocukluğum
Alameti bakışlarımda.
Bakışlarım irkiliyor kapı gıcırtısıyla.
Odalar var, her yerde insan,
Oralarda bize kalmamış mekân.
Bundan mı ki yurtsuzluğum?
Ellerimde eski
zaman kınaları.
Annemin sırrıdır: “Kadın nişansız(kına) olmaz.”
Ellerime bak
anne
Nişansız yola
çıkılmaz.
Avuçlarımda
pusulam
Ne yöne gitsem binbir sokaklı çıkmaz.
Havsalamda mahşerî kalabalık,
Hepsinin suratında donmuş mağlubiyetler
Niyet ettim unutmaya!
Sonra dedim ki
Anılar atlı, umutlar
yaya!
(06. 03.2015)
(06. 03.2015)
Ayşe OKTAY (@yazargibiyim)
6 Mayıs 2015 Çarşamba
BİR GÜN SONRA YARIN (edebistan.com da)
Bir gün sonra yarın
Yarından sonrası düğüm
Pamuk ipliğinde ömrüm,
Bu kadar zor olmamalıydı
Ben daha küçüğüm.
Ömrüm şimdilik bir gün
Pişmanlıklarım, özlemlerim…
Hesaplaşmak için,
Hatıra defterimi bulun.
Bir gün sonra yarın,
Yarına bir isim bulun.
O meçhul, o bilinmez,
O hilekâr sihirbaz.
Yarını kelimelerle vurun.
Bir gün sonra yarın
Yarına bir tarih atın
Paradigmam ifşa olmalı
Taşlaşmış bedenlere
Yarını runik kazıyın.
Bir gün sonra yarın
Yarın kim bilir kaç gün...(02/02/2015- 12:16)
Ayşe OKTAY(@yazargibiyim)
edebistan.com
edebistan.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)