
Fark etmeden çok yorulmuşum.
Aklımı bıraktığım yer kalbimi
bıraktığım yerden habersiz.
Bedenim kafa tutuyor ruhuma,
İnadına sitemkâr inadına neşesiz.
İflah olmaz bir dağınıklığın içinde
çıkışı arıyorum.
Gidilmemiş ülkelerde sanıyorum
panzehiri.
Kaçtıkça uzaklaşıyorum ben olmaya
verdiğim kavgalardan.
Başka birine dönüşüyorum.
Kendimi aradığım yerin adı yok.
Mecburi sohbetlere dalıp sıradan
İnsanlara dönüşüyorum.
Refik Halit’in Agah Efendisini
eleştirmekten
perişan olmuşum.
Agah Efendilere alışıyorum.
Sisli bir havada berrak bir görüş
için silkelenir gibi…
Sarsılıyorum bir umut bir şeyler değişir gibi.
Evden uzaklaştığımı hissettiğim
vakitler var.
Kekeme sohbetler başlıyor o sıra.
Yabancı tabelalar dökülüyor
dükkânların camlarına.
İsmini anımsayamadığım kahve
markaları yarışıyor vitrinlerde.
Gürültüler yükseliyor insanların
boğaz çakralarından.
Ruhları esir alınmış iri yarı
bedenler
Korkunç silüetlere bürünüyor.
Tenekeciden yükselen seslerle
yarışıyor her biri.
Belki diye başlayan sohbetler
figüran senaryoları hazırlıyor.
Eyvah demeye kalmadan kapılıyorum
girdabına
Sonra başlıyorum sonu gelmez
isyanlara.
Vehimlere, keşkelere, suçlulukla karışık nedametlere.
Bir parçası oluyorum kuru
kalabalığın
Boş vermişlik hastalığına yakalanan
onlarca beden.
Şehrin angarya reyonları gibi
koloniler hâlinde dolaşıyor
sokaklarda.
Kafamın içinde dönen müziğin
sesini yükseltmekte
buluyorum geçici çözümleri
Bağırtılarım şarkı oluyor
Beni kimse duymuyor. (12/07/2023- 03/11/2024. 22.56)
Ayşe OKTAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder