Etiketler

21 Temmuz 2019 Pazar

Bu Dünyadan Ben De Geçtim

Yazar Gibiyim
Yaşasın Yaşam

Işıksız bir evde doğdum ben.
Üzerime kerpiç kokusu sindi.
Bir elime dünyayı verseler
Öbür elimde toprak kokusu ağır basar.
Direncim modernizmedir.
Postmodern arayışların gölgesine sinmiş
Dingin bir hayat sürüyorum.
Soran olursa: Bu dünyadan ben de geçtim,
İzimi bırakıyorum.  
Ayşe OKTAY
#yazargibiyim 16.31  (21. 07.2019)

25 Haziran 2019 Salı

Bir Devinim Hikâyesi

yazar gibiyim
Bir Devinim Hikâyesi

Zaman geçiyor
Suskunluğumun alışkanlığa evrilmesi kadar
Yalnızlığın oturaklı duruşunu sevdim.
Tumturaklı sözlerin ergence çıkardığı  kavgalardan
İğne deliğinde yol almanın hazzına vardım.
.

Ben bir bulutum
Cisimsiz bir su balonu gibi evrilerek veriyorum mücadelemi
Kaşlarımda anlamsız imzalar bırakan yanılsamalarım
Kitaplar dolusu konuşurken
Çelimsiz bir kız çocuğu kadar varlık gösterebildim.
.

Uzunca bir yoldan bahsediyorum,
Sonrası meçhul zaman kipinde
Başı keşkeli varsayımların peşinde.
.

Hiç susmayacak mısın kızım!
Sustum işte…
  Kim  duyabilir ki sesimi?
En son kim duydu?
En son kim dinledi?
Sözcüklerin  boşa geçen yıllara ad olmaktan başka işlevi olmadığını öğrendiğimden beri
Hissetmenin devingen yüceliğini tadıyorum.
.

Hissetmek nedir?
Koklamak gibi bir şey.
Mis gibi bir bulutu
Havayı ve gökyüzünü koklamak gibi.
Kokladıkça göğün katmanlarında yok olmak gibi.
Hissetmek, kaybolmak gibi…
En çok da kendi kuturlarında…
Ayşe OKTAY
(18. 38- 25. 06. 2019)


18 Mayıs 2019 Cumartesi

İntikam Küçük Bir Meseledir


Sesin dünyama geniş ve yeşil bahçeler sunuyor.
Bana en çok baharı hatırlattığın için mi kızamayışım.
Yeniden doğuşlarımın başlangıcı olman mı?
Bak, ufuk ilerliyor.
Başka dünyalara karışıyor sesin.
Kuş olup, çiçek olup ağaç olup geliyor kulaklarıma.
Sesin bir yabancının bedeninden çıkıyor
Bir yabancının adımları yaklaşıyor yavaşça.
Benim küçük adımlarım
Devrimlerimdi
Hitabetimdi
Meydan okuyuşumdu
Tutsak olduğum bir oymağa.
Putlarımın yere devrilişiydi.
İhtilaliydi dogmatik dünyamın.
Duvarlarımı bir bir yıkışımdı sana gülümsemek.
Seni sevmek…
Sevmenin günah olduğu bir güruha meydan okumaktı.
Günahlarını bile sevmekten linç edilişimdi.
Ben kimseye dayamadım ki sırtımı.
İnsan kalabalıklarla mı yaşar?
Yok, insan kalbinin ısındığıyla yaşar.
Kalbim sana ısındı.
Kalbim senden soğudu.
Saatler ilerledikçe boşalan vagonlar yeniden doluyor.
Yerim ayrılmış
Yolculuğum başlamış.
İntikam küçük bir mesele
Sevmek uzunca bir roman gibi…
Sevmek uzunca bir yolculuk gibi…(08.55) (18.05.2019)
 #yazargibiyim



4 Mayıs 2019 Cumartesi

Tuhaf Şey Seni Unutmak


Unutmanın kolay olduğunu
Korkulanın yalnızca doldurulması gereken bir boşluk olduğunu öğrendim.
Unutmakla bir problemim yok da
Yerine koyabileceklerimi, koyamayacaklarımı düşündükçe
Izdıraplar sokulurdu göğüs kafesime.
Seni unutmak tuhaf şey…
Bugün aklımdan geçmeyişinle irkildim.
Bir yabancıya bakmak kadar iticiydi senli sayfalara bakmak.
Utandım, hemen telefonu fırlattım elimden.
Özlememişim senden gelecek bir selamı.
İncitici hiçbir kelamı…
Uzun zamandır yaşadığım bir sürecin 
Somut meyvelerini topluyorum bugünlerde.
Çiçeklerime bakarken sen aklıma gelmiyorsun mesela.
Masa başında saatlerce seni hiç tanımamışım gibi çalıştım bugün.
İtiraf edeyim biraz ürkünçtü.
Bundan sonra neyle oyalanacağımı düşündüm.
Seni unutamayışım oyalanamama korkusuymuş.
Seni merak etmediğimde kimi merak edeceğim korkusu sarıverdi içimi.
Korktum.
İçimde oluşan kocaman boşlukla ne yaparım, dedim.
Anladım.
Hayalet sevdiğimi çoktan uğurlamışım da boşluğuyla verdiğim savaşın tantanasını yapıyormuşum.
İnsan kalbine ılık sevgiler akıtan birini sevebilir ancak.
Ya ben hangi basiretsizlikle sevgi kırıntılarına tamah etmişim,
Kuruntularla avunmuşum bugüne dek?
Kendime söylenecek çok şey var da
Sana söyleneceklerim gitgide tükeniyor,
Ondan korkuyorum.
Sanki her daim birine söylenecek bir şeylerim olmalı gibi
Sanki özlemle beklediğim birinin varlığı zorunlu gibi
Sanki gelmeyecek birini beklemek marifetmiş gibi
Korkuyorum varlığına diktiğim emellerimle vedalaşmaya.
Severken olmadı,
Giderken haberin olsun.
Seni unutmak tuhaf şey…
Önce beklememeyi öğrendim,
Sonra merak etmemeyi…
Sonra unutmuşum bir anda sen diye birinin olduğunu.
Bu, ne demek, biliyor musun?
Tuhaf şey seni unutmak… (3.5.2019)( 01.00)
#yazargibiyim

1 Mayıs 2019 Çarşamba

Vazgeçmenin Eşiğinde Son Cümleler



Bugün ve her gün
Yeni kararlar eşliğinde seni biraz daha unutmak.
Unutmak demişken
Mecburiyetlerin de unutmaya etkisi vardır.
Rüyalar
Anılar
Hisler
Ve aldanışlar.
Hangisinin yol göstericiliği daha ışıklı?
Aydınlık vuslatlara
İzbe yollardan gidilemezdi.
Durdum ve düşündüm.
Terk ettim sana gelen karanlık ve müphem yolu.
Belirsizlikler içinde süren yılların
Şaşkın ve aydınlık günlere borcu var elbette.
Sana atfedilen ayların yıllara yansımasını düşündüm de
İçinde adsız nesneler taşıyan vagonlar gibi geçtim hayatından.
Hayatımdan…
Çok şey çaldın yazımdan, kışımdan.
Oysa bir kadın,
Tanınmak ve sevilmek için yaratıldığını düşünürdü.
Düşündüm ben de.
Kendi varlığını unutturacak biri asla onun adamı olamazdı.
Olmayacağına kanaat getirdim.
Bugün önümde yeni bir ben
Yeni bir düzen var.
Bazı unutuşlar şifalıdır.
Seni kalbime yazdığı gibi
Sökülüşün de acıdır biraz.
Eskiyen her nesne gibi
Kendiliğinden çözülen bağların da etkisini göz ardı edemem tabii.
Ayrılık, kendiliğinden gelince kolay,
Spontane gelişince şifalı görünüyor.
Şifa olsun sana, bana yokluğum.
Şifa olsun senden uzaklaşan yolum.
Yokluğum,
Soğukluğum,
Tutukluğum,
Tam söylemeye çalışırken vazgeçişim,
Söylemekten korkmuşluğum,
İçimde tutmuşluğum,
İçinde yol almışlığım,
Noktasız cümleler gibi
Sonlanmadan kaçışım…
Kaçtım ben,
Şifa olsun ikimize de. #yazargibiyim 
(1.5. 2019) (17.00)



5 Nisan 2019 Cuma

Ya Anlamazsan?

“Sözcüklerimi seçerek yazıyorum dizelerimi
Anlarsın diye korkuyorum.
Ya anlamazsan?
En çok da bundan korkuyorum.” (6.4. 2019. 01.00) #yazargibiyim #makaleseç 

4 Nisan 2019 Perşembe

Soruyorum!



Oluru varsa olurdu.
Eski çağlardan gelen
İkna edici bir öğreti ile büyüdük.
İsyanlar suçluluk olarak birikirken gırtlağımızda.
Öksürük diyen doktorun diplomasını sorguladık.
Biz biliyorduk, üşütmediğimizi.
İçimizde ah’tan ağaçlar büyüttük.
Kendimizi yeniden doğururken kalp kanallarımızdan
Bizim neslin kervanı çoktan kaldırdığını gördük.
Şimdi, kimin suçu bu geç kalmışlık hissi?
Kader miydi?
Acziyet miydi?
Herkes büyürken biz niye eridik? 23.00 4.4.19
 #yazargibiyim #makaleseç

9 Mart 2019 Cumartesi

İNANIR MISIN BAHAR GELDİ?


bahar geldi
Bahar geldi inanır mısın?


Bahar geldi inanır mısın?
Penceremden titrek karlar savuran kış
Nihayete erdi.
Camlarıma kara geceden yıldızlar indi.

Kader sandığım geceler ve kışlar…
Bir el sallamaya bakıyormuş meğer.
Yeni mevsime kaçışlar.
Oysa bitmez sanırdım.
Kaderin içinde gelgitler çizen
İrademe başkaldırırdım.
 Hâlbuki süklüm püklüm bir zavallıyım
Sözde diklendiğim
 bu döngünün bu savrukluğun elinde.
Yine de seviyorum
Dizginleyemediğim girdapların
Bahara çıkan kapılarını.
Ara sıra soluklanma hissi veriyor
Bir sonraki çalkantıya kabul veriyor.
Zannederdim ki güneş aydınlık içindir.
Öğrendim ki kara kışın ertesinde ısınmak içindir
Hazırlamak içindir yeni başlangıçlara
Yeni çöküntülere
Belki yeni kaybedişlere.
Yeniden dirilmeye eyvallah demektir.
Ama üzülme
Seni de unutmadım bunca derdin içinde.
Sevmek diyorum,
Derken dilim peltekleşiyor,
Mayhoşumsu bir tat burkuyor göğüs kafesimi
Biliyorum, sen de yakıştırmıyorsun bana.
Zaten yolcuyum,
Muhtaç mıyım ki insafına!
İltifatına esir olmuş
Zavallı bir şirine sandın /belli ki/
Evler de kurarım hayatıma 
Bak,
Sonsuzluk hissi ve kayboluş bilinci
İzle,
Mevsimler en büyük kanıt değil mi
İnsanın varoluş tantanasına? (12.00) (9.3.2019)
    #yazargibiyim

20 Şubat 2019 Çarşamba

YABANCI ELBİSE


Üstünde yabancı bir elbise
Ve kulakları delen uğultular eşliğinde ilerleyiş.
Tanıdık olmayan bir parti ortamı
Ve istemsizce sallanan vücutlar gibi
Eğreti bir aldanış…
Aldanmak kimin eseri?
yabancı elbise
yabancı elbise


Valizler doldurup boşaltan
Dik başlı itaatkâr kız
Kalem ve kâğıda amade
Bir o kadar da hiçliğe talebe.
Bu düzen kimin eseri?

Masasında maketten bir ev
Sahipleri çoktan unutulmuş biblolar
Pardon, altında isim de bırakmışlar.
Bir gün gelip bir gün gidiyorlar.
Bu gidiş kimin eseri?

Düşümde bir yol var,
Yolumda ne taş ne toprak…
Kaygı var, hasret var, gurur var.
Gurursuz insan mı var?
Sende biraz abartı var.
Rüyalar kimin eseri?

İçimde bir his var.
İçimde bin bir his var.
İçimde milyon his var.
İçimde sonsuz his var.
Bir de bakmışım hepsi zarar.
Yanılmak kimin eseri?

Söyle, söyle çekinme!
Sevmek de, özlemek de, zannetmek de.
Kalp için
Basiretsiz de, avare de, aylak de.
Benim için
Kayıp de, yitik de, haktır de.
Bana yalan söyleme.
Yalpalamak kimin eseri? 22.00 (20 Şubat 2019)
#yazargibiyim



15 Şubat 2019 Cuma

FİLE ÇİÇEKLERİ

İçimde ormanlar gibi büyüyen file çiçekleri
Sırlı bohçalardan birer mendil taşıyor.
Basiretsiz bir nazarla işlediğim isimlerin baş harflerini
İri bedenli muhafızlar gibi diker önüme.
Seneler ve file çiçekleri…
Dikenli tel örgüler gibi
Sonsuzluk işareti yaparak ilerliyor.
Obsesif bir kimlik kazandırıyor gün be gün.
Yavaşça süzülüp kadifemsi yaprağında konaklama ihtiyacı
Ve hızlıca uzaklaşıp aldığın o kokuyu unutma telaşı.
Kim ölçebilir aradaki mesafeyi?
Ya minik bebeğin incinen telaşları?
yazar gibiyim şiir
file çiçekleri
Büyütür de kaçamam.
İçli duruşu yaralarımı,
Büyülü kokusu sevdalarımı…
Tercihlerim hep aynı saksılarda dönüyor.
Odamın içinde kalabalıklar,
Ve her birine sinmiş kokular, kokular, kokular…

 Bakır kovalı file dallarının arasından
Hayal meyal ilk bakışmayı,
Kahramanları çoktan gitse de
O yaz günü duyduğum bayıltıcı kokuyu,
Satmadım hiçbir dünya malına.
Hâlâ en değerlim misk kokan sevda günlerim.
Gezegenim dünyaya ne kadar uzakta?
Yaklaşır da bulamam
Ümit edip emin olamam
Kararsız çiçekler dikerim
Kaybolmayı seçerim yine...
Bulunmam.
(17.00)   (15.02.019)

25 Ocak 2019 Cuma

ANLADIM AYNALAR



Ah, kaygılarımda yanıldım.
Yanıldım hem de çok.
Kimse benim düşmanım değildi.
Kalbime bir ayna tutup gitti hepsi.
Kimse dostum değildi,
Minnet kırıntılarını öpüp gitti hepsi.
Anladım, anladım ...
Hayat koridorlarından geçerken
 bazen sisli bir aynaya takılıyoruz.
O ayna, o yol, o koridor bizim seçimimizdi.
Bazen bitmeyen dehlizlere yürüyoruz.
 O karanlık bizim eserimizdi.
Karmaşıktı bazen aynaların yüzü.
Işığını tam seçemiyordu.
Arada yönümü ona dönüyordum.
Anladım, oradan kendime bakıyordum.
Ayşe OKTAY 
                                                01. 00
                                                       #yazargibiyim


31 Aralık 2018 Pazartesi

Hayal Beşiğimin Ninnisi

Gözlerimi kapatınca mı başlıyor hayat?
Geceyle gelen aydınlık
yazar gibiyim
hayal beşiğimin ninnisi
Özlemimle çoğalan zihin odaları…
Ninnisisin hayal beşiğimin.
Sarsıldıkça sesindir avuntum
Yalnızca bir fısıltı
Bir intiba
Sonsuz uykular vadediyor.
Uyuma isteği ve kavuşma sevinci.
Birbiriyle yarışan iki oyuncu.
Aldanışımın tadı
Gerçeğin miladı
Rüyalarım aydınlandıkça
İnancım hayatla yüzleşiyor.
Özlemimde çoğalan ah’ları göğsümde biriktiriyorum.
Acı acı soluyorum dingin akşam vakitlerinde.
Silüetin kaplıyor odamı
Ki
Miskin kediler gibi emiyorsun umutlarımı.
Yalnızca kendine koşuyor her adımın.
Olmaz olasıca her bir hamlen.
Bana dönük cüssen
Kendine ithafen
Methiyeler diziyor.
Bıktım, anlayabiliyor musun?
Çok isterken bıktım.
Yok gibisin /aslında/
Hayat fonksiyonlarıma karışmıssın
Bakışlarının değdiği yerlere
Sonsuz otağlar dikiyorum.
Demir atıyorum ellerinin dokunduğu yere.
Hayallerime bile hudut çiziyor kimliğin.
Sözcüklerin benim dilimden dökülüyor.
Bu saatten sonra ayrılık yok,
Seni varlığımda taşıyorum.
Ayşe OKTAY
#yazargibiyim
 (31 Aralık 2018)



















23 Aralık 2018 Pazar

Bir Gar Masalı


Bir gar meydanında kadın,
Beklentisiz bir yolculuğa ilk adım.
yazar gibiyim şiir
bir gar masalı
Ellerinde valizler ve genzini yakan sigara dumanları.
Kimden öğrendi bu kadar göçmeyi?
Her dakika geçip giden silüetlerden bir parça mıydı?
Nerede unutuldu kökleri?
Kimin kızı?
Kimin kardeşi?
Kimin sevdiğiydi?
Evi, şehri, köyü, kenti, kasabası, oyun tarlası neresiydi?
Bir gar meydanı ve hep aynı sahne.
Hava soğuk, kalbi kırık.
Kalbi eşyalardan da ağır.
Bir taşa tutunup okyanusun derinlerine çekilir gibi
İlerliyordu her istasyonda.
Bu bir varış değil belli ki!
Belli ki yolculuk masalıydı.
İstasyonlar kimin eseriydi?
İnsanlar neden gitmek zorunda?
Kimilerinin akşam olunca gideceği yer belliyken
Kimileri neden sığamıyordu evrenin hiçbir zerresine?
Yazlar çok sıcak, kışlar çok soğuk
Coğrafi terim gibi kimileri için hayat.
Her şeyde bir eksiklik
Her yerde bir yabancılık.
Daha iyisini umarak göçmek kadar yavandı buldukları.
Aramak kimin eseriydi,
Bulmak kimin nasibiydi? 
Ayşe OKTAY 
Aralık 2018 (10. 20)

16 Aralık 2018 Pazar

DUA

Ya Rabbi!
Nefsimi küle çevir
Ben nefsimden bıktım
Onu güle çevir.
Gönlüm var, darılır
Kalbim var kırılır.
Ben gönlümden de bıktım
Tut kalbimden sana getir.

12 Aralık 2018 Çarşamba

EYVALLAH


yazar gibiyim
Eyvallah



















Aklın erişemediği yerde
Bir telefon bir ses.
Bir ses insanın hayatında küçük bir es.
Kalbinde büyük ve kalabalık kentler gibi.
Öngörümü yitirmişim,
Sisli bir yola berrak bir sesle girmişim, eyvallah.


Sesin insana sınırlar aştırıyor.
Fethetmeye çalışıyorsun gökyüzü gibi duran her yeri.
Deli cesareti veriyor,
Numaraları tek tek ezberletiyor,
Yarı yaşındaki çocuklarla mahallede top koşturuyorsun.
Ama sesin bugün “Hiç yoktum” diyor.
Yanılmışım, eyvallah.
Peki, bu ani rol değişikliği,
Uçarken yere çakılmanın ezikliği
Ve hiç gelmeden gidişinin mahçubiyeti.
Hesaplar kime kesilecek?
Onları da öderim, eyvallah.

Gökyüzünü ve havayı bana bırak
Bana nefes alacak yerler aç.
Mış gibi sandığım her gün için
Algıma, kalbime, anlayışıma eyvallah.
#yazargibiyim
instagram: @mahayyel|_l

29 Kasım 2018 Perşembe

Şairler Adası


Öfkesiz dizeler kurmak istiyorum
Ve her sokağı sana çıkan kentlerde yaşamak.
Kavuşmanın ıstırabından arınmak
İnadına rahatlık inadına konfor istiyorum.

Bir şairler adası kuruluyor zihnime
Vasıtası yalnız bisikletler olan.
Serin dağ yolları aşınıyor ayaklarımızın altında.
Yaşıyoruz işte sonsuza dek iki başına.
Ara sıra dost mektupları geliyor az ötedeki kulübelerden.
Yalnız okuyarak ve yazarak.
Rüzgârın sesine ortak olarak
Yaşıyoruz işte sonsuzluk bile ne kadar uzak.

Telaşlarda geçiyor hayat, istemeden.
Bu defa sakin,
Bu defa acele etmeden
Ağaçtan düşen gazelleri incitmeden
Yağmur damlalarıyla cilveleşerek
Islak sonbahar yollarında
Seninle süresiz yürümek istiyorum.
Ayşe OKTAY
#yazargibiyim
#makalesec

7 Kasım 2018 Çarşamba

Döngü


şiir
döngü-şiir

Yaşadıkça süren bu döngü
Zihnimde merhemsiz yaralar gibi dolaşıyor.
Kelimeler pul pul döküldüğünde
Acının çıplak sırtı kalıyor okyanus ortasında.
Kelime haznem boşalıyor.
Bana dilsiz konuşmalar düşüyor
Suratımdansa yıllanmış çarpışmalar.
Kimin ne kadar haklı olduğunun bir önemi var mı?
Varsa şayet neden bu bitmeyen döngü?

29 Ekim 2018 Pazartesi

Benım Kırılgan Utopyam

Külkedisi’ni aramayın.
O,bahçesinde dikensiz otların büyüdüğü
 Yeşilin binbir tonunu barındıran yapraklarla bezenen
Dev ağaçlarla süslenmiş,
Ölümsüz kedilerin yaşadığı ormanımsı evde unutuldu.
Derler ki hiç yaşamadı,
Var olmadı kırılgan silüeti.
Sisli camların ardındaki fersiz surat
Zanlarınızın eseriydi.
Yokluğu düşmüşse fikrinize
Hiç örtülmediyse üstü genç kız hayalleriyle
Aynaya yansıyan suretine rastlanmamışsa
Adı yoksa telefon rehberinde
O, zaten yaşamadı.
Ama ben bile bulamam yolumu.
7 yaşından beri dedemin dut ağacında yaşıyorum.
Elimde bir dut kovasi, kuzenimi bekliyorum.
Geçitlerim zamana yenik düşmüş
Dambasina uzattığım merdiven de çürümüş.
Beklentiler unutulmuş.
Dallara karışmış bedenim.
Öyle bir yerdeyim,
Geçmiş, çoktan gitmiş,
Gelecek sanrıdan ibaretmiş. (28 Ekim 2018)
Ayşe OKTAY

18 Ekim 2018 Perşembe

Geçen Yüzyılda


Beni Bulamıyorsun.
.
.

Kekik kökenlerinin  dibinde
Oturdum kendimi düşledim.
Çok pişmanlığım var mıydı hayatta?
Kim kadar ben olabildim.
Kaybetme korkum olmasa
Yine aynı şıkkı seçer miydim?
Biraz buruk bir mutluluk…
Başka seçeneğim olsaydı
Yine palamut toplar mıydım 6 yaşındaki hâlimle?
Denedim, geri döndüm.
Babaannemin sesi geldi:
Süpürge otları büyümüş,
Mor çiçekli olanları derleyecekmişiz.
Koşarak gittim yanına.
Beni bekleyen otobüs
Çoktan gitti yoluna. Kaçırdım. Gidemedim.
Yeniden topladım valizimi,
Biletlerimi de aldım hem de cam kenarından.
Dedem at arabasını hazırlamış.
Ayaklarımızı sallayabilirmişiz arkasından.
Akşamüstü gidecekmişiz bostan yanına.
Kaçırmadım, gittim ben de… Gerisi malum
Hâlâ ilk oyuncağım atlı arabamı arıyorum.
Bulursam gidebilirim belki.
Yine başka çocuklar almış.
Benim her şeyimi başka çocuklar alırdı.
Pembe gelinliğimi de başka çocuklar aldı.
Yine de vazgeçmedim.
Sevdim anladığım kadar.
Çok kızsam da çok sevdim.
İnsan neyi eksikse öyle davranırmış.
Eksene göre ters, bana göre olağan.
Geçmişte bir yerlerde.
Bak işte orada duruyorum,
Otların içinde kara böcek kovalayan,
O, benim.
Ya sen?
Aynı çağın insanı değil miydik?
 Neden bu kadar uzaklık?
Semt, kent, şehir…
Fazla yabancı, fazla soğuk.
Odun talaşı kadar ısıtmıyor bazı sözler.
En iyisi mi susmalı herkes.
18.10.2018
20.19



13 Ağustos 2018 Pazartesi

Yolculuğum

                Intihar adımlarından mutluluk şarkılarına 
         Sonsuz, duraksız yolculuğum var benim
         Senli benli kavgalardan hiçlik kapılarına
         Bağır bağır bağıran susuşlarım var benim.
         Patikalarda oluşan yara izlerini
         Sevgiyle bir başına sarışım var benim
         II.
          Saatler ilerliyor ve tabi zaman da
          Zamanda yolculuk başlıyor, sen sol yanımda
          Vakitler sineye girseydi -ki hayaldir olur-
          Sonsuz aşka imkân doğardı.
          Bekliyorum…
          Şimdilik her şey sanrı boyutunda.
   III.
          Gerçeklik ve kurmaca…
          O, buralı değildir diyorlar.
          Sorsalar göstereceğim.
          Ben buralıyım, burayı bilmiyorlar.
          Karışır sonunda ikisi de
          Burayı gerçek/yalan sanıyorlar.

IV.
Ve sabahlar…
Hayatı tan vaktine sabitlemeli
Kuşlar göğsümde uyanmalı
Serinlik ve sonsuzluk hissi…
Tam söyleyecekken yutkunmalı
Hayat tan vaktinde ilerlemeli
V.
Coşkunun da bir sınırı vardır mı derler?
Yoruldum ben de inkâr edemem
Adımlarım çarpışır /bazen/
Birkaç damla heybemden dökerim.
Denizi kokusundan, ormanı kuytusundan
Seni belki kaçışımdan tanırım.
Yaşamadığım yılları üstündeki çizgiden…
VI.
Bana denizli evler yap
Her nefeste giden yılları çekeyim.
Unutsam şu geç kalmışlık hissini…
Unutalım.
Takvimsiz günlere merhaba, de
Diyelim…
VII.

Ayşe OKTAY 
(23.41) ( 14 Ağustos 2018)